Ana Sayfa Hesabınız Yazı Ekleyin FAN ART FRP - RPG
J.R.R.Tolkien Kitaplar Galeri Biz Kimiz
Üye ol Üye girişi
Yazı aramak istediğiniz
Sitede 15 ziyaretçi, 0 kullanıcı var.
Oturum Aç
Takma isim

Parola

Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.

Seçenekler
· Ana Sayfa
· Yazı Gönderin
· İstatistikler
· Bizi Tanıtın
· Forum
· Yükle
· En iyiler
· Linkler
· Hesabınız

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ

J.R.R.Tolkien
Hayatı, eserleri, kronoloji, röportaj, resimler...

Kitaplar
Özetler, kapak örnekleri, incelemeler...

Resim Galerisi
Sanatçılara göre sınıflandırılmış 100'lerce resim...




Önceki Yazılar
Mart 21, 2013 - 08:08:57
· Kızıl Yolculuk (1)

Kasım 07, 2012 - 16:17:32
· Bitmemiş Öyküler Çıktı (10)

Kasım 07, 2012 - 16:00:58
· Rohan ve Türk Benzerliği Üzerine (0)

Kasım 07, 2012 - 15:56:46
· Hobbit Fragmanları (0)

Aralık 21, 2011 - 08:18:56
· Hobbit Trailer (0)

Ekim 10, 2011 - 10:09:41
· Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (2) (0)

Haziran 13, 2011 - 10:37:47
· Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (1) (5)

Haziran 13, 2011 - 10:34:53
· Hobbit Vizyon Tarihleri ve Isimleri Açıklandı! (0)

Haziran 13, 2011 - 10:18:39
· Oyun Fikirleri (2)

Aralık 03, 2010 - 08:08:20
· BBC Tolkien röportajı (0)

Kasım 22, 2010 - 11:15:26
· The Hobbit icin Gazete Ilani (2)

Ekim 22, 2010 - 11:31:19
· Hobbit oyuncuları (10)

Ekim 13, 2010 - 09:27:41
· Yüzüklerin Efendisi'nin Sırrı Ne? (2)

Haziran 02, 2010 - 07:54:36
· HOBBİT TEHLİKEDE (4)

Nisan 06, 2010 - 09:13:39
· Muhiddin-i Arabi'nin Eserleriyle Lotr ve Silmirallion'a Bakın (5)

Nisan 06, 2010 - 09:13:33
· Gölgelerin İçinden (0)

Ocak 19, 2010 - 08:58:13
· Born of Hope. LOTR Fan Filmi (11)

Ocak 08, 2010 - 15:45:13
· Hobbit'le İlgili Bazı Sorular (0)

Ocak 08, 2010 - 15:44:59
· Mucizeler Savaşı (6)

Ocak 08, 2010 - 15:44:38
· LOTR Filmlerindeki Sinir Bozucu Sahneler (18)


Eski Yazılar

Hikayeler: Son Silahşor - Hançer (Bölüm 19)
Yayınlanma tarihi Şubat 17, 2006 - 11:26:34 Gönderen iarwainbenadar

Hikayeler Kid_A göndermiş "
Not: Bir süre Son Silahşor ara verdi (uzun bir zamandır yazılmıyordu evet), yakında devam edecek...

Karşısında gördüğüne Ethan bir an sevinsin mi, üzülsün mü, bilemedi. Sanki her şey o ana kadar hayaldi, şimdi yeni yeni uyanıyordu. Plânlar, kaçışlar, büyüler, sohbetler... Aklı gerçekten çok karışmıştı.

Kâhin Carazgisar bütün zarafetiyle, ışıltısıyla karşısında duruyordu; ancak Ethan’ın dili sanki damağına bağlanmıştı- konuşamıyordu, herhangi bir şey diyemiyordu. Ağzından tek çıkan şey şaşkınlık sonucu bir iniltiydi.

Carazgisar kibar bir şekilde gülümsedi. Ethan’ın yanına, giymiş olduğu zırhımsı elbiseyle geldi. Işık sönüp gitmişti. Kâhinin yeşil gözleriyle karşı karşıya gelen Ethan, bir an onlara bakmak istemedi. O gözlere ne zaman baksa ya bir suçluluk, ya da bir pişmanlık duyardı. İnsanın içini delip geçen, adeta ruhunu okuyan bakışlardı bunlar.

“Beni gördüğüne oldukça şaşırmış görünüyorsun,” dedi Carazgisar, yüzünde hafif, zekice bir gülümsemeyle. “Oysa ben seni buralara kadar Quaza olarak getirmek için neler düşünmedim...”

“Bana...” diye zar zor konuştu Ethan. Gözlerini kapattı, derinden yutkundu ve devam etti, “bana bunu neden daha önce söylemedin?”

Carazgisar şaşırmış göründü. “Neden kâhin olduğumu mu? Neden Quaza olmadığımı mı? Neden sana en başından beri benim yardım ettiğimi söylemediğimi mi?” Ethan’a daha yaklaştı ve acınası bir yüz ifadesiyle ona baktı. “Ama o zaman sen benimle gelmeyi red edebilirdin, veya buraya gelmek yerine benden Louise’i buradan kurtarmamı isteyebilirdin. Bense her şeyin senin rızana, senin bilincine bıraktım- sen bilinci yerinde birisin, öyle değil mi Ethan?” Carazgisar son bir defa daha Ethan’ın gözlerinin içine baktı, sonra, “Hadi, gitmemiz lazım,” dedi.

“Dur bir dakika!” Ethan ellerini öne doğru uzatmıştı. Carazgisar geriye döndü, yüzünde sorduğu soruya cevap bekler gibi bir ifade vardı. “Oraya gittiğimizde ne yapacağız? Hani- hani bir plânın vardı?”
“Ah Ethan...” Carazgisar kaşlarını acıklı bir şekilde eğdi. “Eğer sana bir plânım olduğunu söylemeseydim ve seni bu odaya sokmasaydım, sen buraya girmek bile istemeyecektin- aklın tamamen Louise’deydi...”
“Hâlâ da öyle!” dedi Ethan hemen. “Ama Louise’i elimi kolumu sallaya sallaya kurtarmaya gidemem, öyle değil mi? Aşağıda kimbilir kaç tane Direv vardır!”
“Elbette ki elini kolunu sallaya sallaya gitmeyeceksin Ethan. Her kahramanın bir silahı, bir kozu vardır; kimininki yüreği, kimininki aklı, kimininki tüfeği, kılıcı. Sende elbette kahraman bir yürek var –yoksa şu anda burada olmayabilirdik- ama kahramanlar da zaman zaman zor durumda kalırlar, senin şu anda olduğun gibi. Ve her zaman onlara iyilik edecek bir melek olur.” Garazgisar Ethan’ın ellerini tuttu, bir kez daha gözlerinin içine baktı. “Senin o meleğin benim Ethan.” Göz kırptı. Ethan’ın ellerini bıraktı ve kendi ellerini belinin arkasına götürerek bir eliyle Ethan’ın tüfeğini, öbür eliyle Ethan’ın kılıcını çıkardı. “O Direvler senden bunları ödünç almışlar, ben de onları sana geri vermek istedim.”
“Onları ödünç almadılar, benden çaldılar!” dedi Ethan hiddetle, Carazgisar’ın ellerinde tutmakta olduğu tüfeğine ve kılıcına baktı. Sonra tüfeğini de, kılıcını da onun ellerinden aldı.
“Ah, az kalsın unutuyordum...” Carazgisar bir elini tekrar arkasına attı (Ethan onun bu kadar malzemeyi arkasında nereye sakladığını merak eder gibi oldu) katlı bir kumaşı çıkarıp Ethan’a uzattı. “Bu olmadan, neticede bir kahraman bile olsan, sana o gözle bakmayabilirler.”
Ethan katlı kumaş parçasını Carazgisar’ın elinden aldı, açtı; kumaş gittikçe yere doğru iniyor, uzuyordu. Ethan tamamen açtığında, bu kumaş parçasının, Ölü Kasaba’nın komutanları tarafından ona verilmiş olan uzun mont olduğunu gördü. Bakışlarını Carazgisar’a çevirdi, Carazgisar heyecanla ona bakıyordu, belli ki onun montu giymesini bekliyordu. Montun önünü bulan ve sağ kolunu montun sağ kolundan içeri sokan Ethan, öteki kolunu da monta soktu ve montun önünü düzelterek kendini hazırladı.
“İşte böyle!” dedi Carazgisar, zafer edasıyla.

Ethan zoraki de olsa gülümsedi. Ancak montun içinde bir şey vardı, ağırlığı rahatlıkla hissediliyordu. Elini montunun iç cebine atan Ethan, bir parşömen parçasına, iki tane de demir parçaya parmaklarını değdi. Bu nesneleri çıkardığında, katlı haritayı, çakmağını ve saatini gördü. İşte bunlar onun esas eşyalarıydı.

“Hazırım,” dedi Ethan, eşyalarına kavuşmanın verdiği mutluluk ve güven neticesinde. “Gidelim.”

Carazgisar onun bu sözlerinin üstüne hiçbir şey demedi ve geniş bölmenin kapısından çıktı, Ethan’ın arkasından geldiğinden emin olarak, az önce Quaza görünümüyle Ethan’la birlikte gelmiş oldukları koridora girdi, aşağı doğru yürümeye koyuldu.

“Bir dakika,” diye onu yeniden durdurdu Ethan. Carazgisar arkasına döndü. “Oraya gidince ne yapacağız? Daha doğrusu sen ne yapacaksın?”

Carazgisar gülümsedi. “Sen Louise’i kurtarmaya bak Ethan, ben sana yardımcı olacağım.” Göz kırptı ve iki birlikte aşağı doğru yürümeye devam ettiler.

Ethan’ın yakalanırlar korkusuna rağmen, Carazgisar’ın korkusu filan yoktu, emin adımlarla aşağı doğru ilerliyordu. Onlar ilerledikçe, tapınağın içindeki Direvler tarafından söylenen melodisiz, durgun söylenen şarkının sesi de yaklaşıyordu.

Yürüdükleri merdiven en sonunda bitti ve Carazgisar olduğu yerde durdu. Ethan onun yanına geldi ve baktı; Direvler geniş bir daire oluşturmuşlardı, ortalarındaki yatay sütunda Louise yatıyordu ve baygındı. Sonra, tapınağın öteki ucundaki bir yerde Direvler yana çekildiler ve kel bir adamın eşliğindeki yeni bir Direv sürüsü tapınağın içine geldi. Ethan Baroth denen o adamın yanında, daha önceden çakmağı çakıp geldiği zaman gördüğü o kadını da gördü. Her ikisinin de yüzünde bir sevimsizlik, bir aksilik vardı.

“Zherra, Baroth’un yanında gördüğün o kız, ayin için duaya başladığında ben atılıp onlarla konuşarak dikkatlerini dağıtacağım, sen de o sırada hemen Louise’i bağladıkları yerden kaçıracaksın.” Carazgisar, olan biteni dikkatle izlerken Ethan’a fısıldadı.
“Peki ya sen?” diye sordu Ethan. “Sen nasıl kaçacaksın?”
Carazgisar alay edermiş gibi başını çevirdi, gülümsüyordu, ama hoşuna gittiği için değildi, Ethan’ın sorusunu saçma bulduğu içindi. “Sen beni dert etme, dediğimi yap ve Louise’i kurtar, oldu mu? Ben başımın çaresine bakarım.”
“Tamam...” Ethan başka bir şey demedi.

Carazgisar yandaki duvara tutunup dikkatle içeriyi süzdü. Direvler Louise’in etrafında sıkı bir şekilde toplanmışlardı, hemen sağda Baroth ve Zherra topluluğa bakıp kendi aralarında konuşmaktaydılar. Carazgisar’ın ne yapıp edip onların dikkatini dağıtması ve Ethan’ın Louise’i kaçırabilmesi için onları oyalaması lazımdı. Ama nasıl?

Ethan ve Carazgisar, gizlendikleri yerden onları seyrederken, Zherra elinde kalın bir kitapla sütunda bağlı yatmakta olan Louise’e doğru yaklaştı. Baroth hemen onun arkasında olduğu yerde durarak düşünceli bir şekilde tek kaşını kaldırmış onu seyrediyordu. Zherra Louise’in dibine geldiğinde, Louise’in üstünü başını tepeden tırnağa inceledi, sonra elindeki kitabı açtı ve derin bir nefes alarak okumaya koyuldu: “Ulu Şeytan, bizi gör ve duy! ... Senin emrinde buradayız, senin emrinde sana bir can bahşedeceğiz ve senden yeni bir can isteyeceğiz! ...” Bu sözleri duyduğunda Ethan iyiden iyiye irkildi; bir canı verip yerine yeni bir can almak? Yani Louise’in canını alıp onun içine başka birinin ruhunu mu koyduracaklardı? Bunun yanı sıra, şeytanla alışveriş mi yapacaklardı?

“Ulu Şeytan! ...” dedi Zherra, biraz daha yüksek bir sesle. Sesi tapınağın yüksek tavanında yankılandı. “Duy bizi! Kendini ve gücünü göster! ...”

Bir anda, tapınaktaki bütün meşale alevleri bir rüzgâra kapılmış gibi kıpırdayarak ufaldılar ve yeniden canlandılar, aynı zamanda Zherra’nın saçları da dalgalandı.

“Geliyor...” diye fısıldadı Carazgisar, endişeyle. Etrafına son bir kez daha bakındıktan sonra, Ethan’ı orada öylece bırakıp fırladı ve Direvlerin arasından geçerek ayinin ortasına daldı.

“Ooo, bakıyorum da bensiz ayine başlamışsınız...” dedi küçümseyen bir bakışla. Zherra onun nereden çıktığını dahi anlayamadan, elindeki açık kitapta öylece kalakaldı.

“Carazgisar,” dedi sonra, o da gözlerini kıstı. “Biz de seni bekliyorduk.”
“Niye? Ah dur tahmin edeyim- bensiz bu ayini yapamayacağından ötürü olmasın?” dedi Carazgisar alaycı bir sesle.
“Sen olmadan da her şeyi yapabilirim!” diye karşı çıktı Zherra. “Sadece senin de geleceğini konuşmuştuk ve bize yardım edeceğini söylemiştin.”

Ethan şaşırdı. Carazgisar onlarla anlaşmış mıydı? İyi ama, bu, Carazgisar’ın ona oyun oynadığını gösterirdi. Ethan başını silkeledi, bu kadar kolay ve saçma bir hikaye olamazdı. Carazgisar elbette onların tarafında değildi ve ne yaptığını biliyordu.

“Ben sizinle bir ayin için görüşmüştüm, bir insan öldüreceğiniz için değil.” Carazgisar şimdi nefretle Zherra ve Baroth’a bakıyordu.
“Carazgisar... Hâlâ bir şeylerin farkında değilsin. Biz ayinlerimizde insan öldürürüz ve yeni bir ruh isteriz.”
“Şeytanla pazarlık yapmak bu kadar kolay mı sanıyorsun?”
“Kolay değil ama, biraz yetenek gerektiriyor. Nasıl desem... cazibe gibi bir şey.”
Carazgisar soğuk bir kahkaha attı. “Cazibe ha? Ve sen şeytanı cazibenle alt edebileceğini veya onu kandırabileceğini zannediyorsun ha?”
“Bu fiziksel cazibe değil güzelim.” Zherra elindeki kitabı kapattı ve sıkı sıkı tuttu, Carazgisar’a sevimsiz bir bakış attı. “Eğer şeytanın ne istediğini biliyorsan, ona istediğini verip kendin istediğini alabilirsin.”
“Ve sence şeytanın istediği bir can, öyle mi?” Louise’i gösterdi ve Baroth’a döndü. “Yani siz ikiniz, onun tek işinin insanların canıyla ilgili olduğunu sanıyorsunuz ha? Sana bir şey söyleyeyim mi tatlım,” tekrar Zherra’ya döndü, “şeytan eğer insan canıyla bu kadar ilgileniyor olsaydı, istediğini hemen elde ederdi, ve bana kalırsa, ona verilebilecek en iyi can senin canın.”
“Şeytanla alay etme!” diye parladı Zherra birden. Ellerindeki kitabı biraz daha sıkıyordu.
“Bir düşünelim bakalım; şeytanla alay eden ben miyim, yoksa siz ikiniz misiniz?” Eliyle Baroth’u ve Zherra’yı gösterdi. “Şeytana can pazarlamak ve ondan can istemek için ayin... İnan Zherra, şeytanın eğer istediği sadece bir can olsaydı, şimdiye kadar seni şu duvara fırlatıp canını almıştı, emin ol.”
“Biz şeytana can sunuyoruz, bunu da ayinle yapıyoruz. Bu ona gösterdiğimiz saygıdır. Biz senin gibi şeytanı dilimize dolayıp onunla alay etmiyoruz.”
“Ah tatlım...” Carazgisar Zherra’ya biraz yaklaştı. “Biliyor musun, şeytanla birebir görüştükten sonra onu istediğim gibi ağzıma dolarım. Şeytan, aynı zamanda kendisinin adını söyleyebilecek cesur ve korkakları da izler ve kurbanlarını ona göre seçer – ama tabii, eğer sen bunun bir ayinle olduğunu zannediyorsan, oldukça yanılıyorsun.”
Bir süre sessizlik oldu.
“Anladığım kadarıyla buraya geliş sebebin ayine yardımcı olmak değil, onu engellemek. Yanılıyor muyum?” dedi Zherra.
“Sonuna kadar öyle.” Carazgisar başını öne salladı.
“Peki o yerden bitme silahşorun nerede? Gördüğüm üzere bu kurbanı-“ göz ucuyla Louise’i gösterdi “-kurtarmak ve o silahşorla birlikte kızı alarak kaçma niyetindesin, yanlış mı düşünüyorum?”
Carazgisar derin bir iç çekti. “Bu kadar rahat ve iyi tahmin edebilecek kadar zekisin ama nasıl şeytana can vermek için ayin yapma ihtiyacı duyuyorsun şaşıyorum.”

Ethan bu sırada bütün cesaretini toparladı, Carazgisar onlarla konuşurken, o Louise’i çabucak oradan kaçıracaktı – tabii Direvler ona saldırmazsa iyiydi. İçinden saymaya koyuldu; bir... iki... üç... daha da fazla bekleyemeden kendini ayinin ortasına attı ve hiç kimse bir şey anlayamadan hemen Louise’in elleri ve ayaklarındaki bağları çözmeye başladı.

“Neler oluyor?!” Zherra deli gibi bir Baroth’a, bir Carazgisar’a, bir de Louise’in iplerini çözmekte olan Ethan’a baktı.

Carazgisar hemen ellerini göğüs hizasında kaldırıp yoktan bir küreyi tutuyormuş gibi ellerini birbirine yaklaştırdı, ardından görünmeyen bir şey atar gibi ellerini Zherra’ya doğru savurdu; beyaz bir ışık tomurcuğu Carazgisar’ın ellerinden yoktan var oldu ve Zherra’yı kurşun gibi vurarak geriye düşürdü.

“Durdur onu!” diye bağırdı Zherra, yere düşüp öksürerek.

Baroth hemen Carazgisar’a doğru koşmaya başladı, ancak Carazgisar aynı hareketle onu da yere devirdi.
v “Çabuk ol!” diye seslendi Carazgisar, omzu üzerinden Ethan’a bakarak.
“Deniyorum!” diye yanıtladı onu Ethan, bir yandan da Louise’in ellerindeki ve ayaklarındaki bağları çözmeye uğraşıyordu. Bir an, Direvlerin hiçbirinin hareket etmediğini gördü. “Direvlere ne oldu?” diye sordu laf arasında.
“Ben tutuyorum! Hadi çabuk ol!” diye bağırdı Carazgisar. Yeniden ayaklanan Zherra ve Baroth’a karşı yeni bir büyü yapmak üzere kendini toparlıyordu.

Daha onlar ne olduğunu anlayamadan, tepelerindeki taştan tavanda daire şeklinde bir delik açıldı, bu olurken hepsinin başlarından aşağı toprak ve toz parçası döküldü. Kocaman delikten içeri silik bir kırmızı ışık yayılmaya başladı. Ethan ne olduğunu görebilmek için başını kaldırdı ve elini alnına koyarak ışıkların gözüne gelmesine engel olmaya çalıştı, ancak görebildiği sadece kırmızı ışıktı. Zherra ve Baroth da ellerini alınlarına koymuş, korku içinde bakıyorlardı, Carazgisar ise öfkeli görünüyordu.

Delikten içeri, bir ejderha başı girdi, iki yanağından kırmızı tüyler sarkan, sivri boynuzları olan, kırmızı gözlerinin içindeki gözbebeği dik ince bir çizgi olan. Vampir gibi dişleri vardı ejderhanın, ancak bunun ejderha olmadığı da, yaratık delikten içeri süzülmeye devam edince fark edildi – bu bir yılandı – daha doğrusu, yarasa, ejderha ve yılan karışımı bir yaratıktı. Yaratık yılan gibi kıvrılarak aşağı doğru, Ethan’ın hizasına indi. Ethan ve yaratık göz göze geldiler.

“Şeytan!” diye bağırdı Zherra dehşet içinde. “Şeytan!”
“O şeytan değil Ethan, sakin hareket etme, sakin ol!” diye bağırdı Carazgisar.

Ancak Ethan sakin filan olamıyordu. Karşısında resmen kendisinden büyük ve kalın bir yaratık duruyordu, gözlerini onunkilere dikmiş iştahla bakıyordu. “Kaç!” diye geçirdi Ethan içinden. “KAÇ!” Louise’in el ve ayak bileklerindeki ipleri var gücüyle asılarak çözmeye çalıştı, bu sırada Louise de, yüzüne vuran kırmızı ışık nedeniyle ayılmıştı.

“Neler oluyor?” diye sordu başını hafif doğrultup etrafına bakarak. Tam karşısında Ethan’a bakmakta olan yaratığı görünce ise uzun bir çığlık attı.

“Louise – Louise tamam sakin ol!” Ethan hemen elini onun ağzına kapattı, Louise’in ise gözleri faltaşı gibi açılmış yaratığa bakıyordu. Yaratık onu fark etti ve başını çevirip ona baktı. Şimdi Louise ve yaratık göz gözeydiler.

Carazgisar hemen ellerini yaratığa doğru uzatıp içinden bir şeyler mırıldandı, ellerinden kırmızı kıvılcımlar çıkartarak yaratığı engellemeye çalıştı. Yaratık bu sefer başını çevirip Carazgisar’a baktı, Carazgisar’ın yüzündeki ifade ise hâlâ değişmemişti; hâlâ öfkeliydi ve ciddi görünüyordu.

“Kurtulamayacaksınız!” diye bağırdı uzak bir köşeden Baroth. “Başaramayacaksınız! Şeytan o kızın canını mutlaka alacak!”

Carazgisar, Baroth’a kulak asmadan elinden geldiği kadar yaratığı engellemeye çalıştı. Bu yaratığın, şeytanın yeryüzüne gönderdiği bir benzeri olduğunu biliyordu, şeytan asla hiç kimseye kendisini göstermezdi. Bir kişi haricinde... Ethan.

Ethan Louise’in el bileklerindeki ipleri çözmeyi başarmıştı ancak bunda zorlanmıştı. Sonra birden aklına belindeki kılıcı geldi. Heyecandan kılıcını nasıl da unutmuştu... Çabucak kılıcını çekti ve Louise’in ayak bileklerindeki ipleri de çözerek onu omzuna çıkarmaya çalıştı.

“Ölmesi lazım!” diye bağırıyordu Zherra, Carazgisar’ın yaratığı engellemeye çalışmasını korkak gözlerle izlemeye devam ederken. “Ölmesi lazım! Şeytan onu sağ bırakmayacak!”
“O öldürmezse biz öldürürüz!” diye bağırdı Baroth, Zherra’nın kolunu sıkı sıkı tutarak.

Carazgisar zayıfladığını hissediyordu, ancak gözlerini sıkı sıkı kapadı ve düşündü, “Yenik düşmeyeceksin! Topla kendini! Ethan’ın ve Louise’in yaşaması lazım!”, sonra gözlerini tekrar açtı ve bütün gücüyle ellerine yüklendi. Parmak uçlarından çıkan kırmızı kıvılcımlar yaratığa etki etmeye başlamıştı; yaratık artık geri çekiliyordu.
“Ne?” dedi Zherra yüksek sesle. “Nasıl olur? Öldürmesi lazım!”
“Sabret! ...” dedi Baroth sadece, dikkatli bir şekilde kavgayı seyrediyordu.

Yaratık kendini delikten dışarı çekiyordu, Carazgisar kazanmaktaydı. “Aferin! İşte böyle!” dedi, bir tek kendisinin duyabileceği bir ses tonuyla.

Yaratık tamamen delikten çıktıktan sonra, delikten yayılmakta olan kırmızı ışık da yavaş yavaş söndü ve kara bulutlu gökyüzü yeniden kendini gösterdi.

“İşte bu kadar!” Carazgisar zafer edasıyla ellerini yumruk yapıp havaya kaldırdı. “Hadi gidin!” diye bağırdı, kendisini bekliyormuş gibi gözüken Ethan’a.

Ethan şaşkınlığından kurtulmuş bir halde Louise’i sırtlamak için onun kollarını kaldırıp boynuna doladı. “Hadi Louise... Gideceğiz buradan... Bana sarıl... Seni taşıyacağım...”

Ancak daha Louise’i tam olarak kavrayamamışken, ikisi birbirlerine sarılmış halde dururken, Zherra bağırdı: “Ölmesi gerekiyor!”

Ethan ona aldırmayarak Louise’i sırtlamaya çalıştı, ancak bir ses onu durdurdu. Islık gibi bir sesti bu: Zherra hançerini fırlatmıştı..."

 
Oturum Aç
Takma isim

Parola

Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.

İlgili Linkler
· Hikayeler Hakkında
· Yayınlayan Editör: iarwainbenadar
· Ana Sayfa


Hikayeler Hakkında en çok okunan :
Gölgelerin İçinden


Yazıcı Dostu Sayfa  Bu Yazıyı bir Arkadaşınıza Gönderin

"Hikayeler: Son Silahşor - Hançer (Bölüm 19)" | Oturum Aç/Yeni Hesap Yarat | 1 yorum
Puan
Yorumlar gönderene aittir. İçeriğinden hiçbir şekilde site ve site yönetimi sorumlu tutulamaz.
Re: Son Silahşor - Hançer (Bölüm 19) (Puan: 1)
Gönderen iarwain-ben-addar (iarwain@yuzuklerinefendisi.com) Tarih: Şubat 17, 2006 - 11:33:29
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) http://www.yuzuklerinefendisi.com
Sürekli hah oldu diyosun yeni bişey çıkıyor. Heyecan dorukta derler ya. Onun gibi. :)

Yazım tarzı anlamında gerçekten büyük gelişmeler var. Bir önceki bölümde de yazdığım gibi. Bekliyoruz.


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Bu site filmin, kitapların, veya yazarın resmi sitesi değildir.Tamamen Türk yüzük dostları tarafından hazırlanan konu odaklı bilgi, haber, düşünce ve materyal paylaşımını amaçlayan bir fan sitesidir.
Sayfada yer alanlar ancak izin alınarak ve kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Lord of The Rings - Turkish Fan Site
yuzuklerinefendisi.com / 2001 - 2012