Ana Sayfa Hesabınız Yazı Ekleyin FAN ART FRP - RPG
J.R.R.Tolkien Kitaplar Galeri Biz Kimiz
Üye ol Üye girişi
Yazı aramak istediğiniz
Sitede 18 ziyaretçi, 0 kullanıcı var.
Oturum Aç
Takma isim

Parola

Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.

Seçenekler
· Ana Sayfa
· Yazı Gönderin
· İstatistikler
· Bizi Tanıtın
· Forum
· Yükle
· En iyiler
· Linkler
· Hesabınız

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ

J.R.R.Tolkien
Hayatı, eserleri, kronoloji, röportaj, resimler...

Kitaplar
Özetler, kapak örnekleri, incelemeler...

Resim Galerisi
Sanatçılara göre sınıflandırılmış 100'lerce resim...




Önceki Yazılar
Mart 21, 2013 - 08:08:57
· Kızıl Yolculuk (1)

Kasım 07, 2012 - 16:17:32
· Bitmemiş Öyküler Çıktı (10)

Kasım 07, 2012 - 16:00:58
· Rohan ve Türk Benzerliği Üzerine (0)

Kasım 07, 2012 - 15:56:46
· Hobbit Fragmanları (0)

Aralık 21, 2011 - 08:18:56
· Hobbit Trailer (0)

Ekim 10, 2011 - 10:09:41
· Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (2) (0)

Haziran 13, 2011 - 10:37:47
· Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (1) (5)

Haziran 13, 2011 - 10:34:53
· Hobbit Vizyon Tarihleri ve Isimleri Açıklandı! (0)

Haziran 13, 2011 - 10:18:39
· Oyun Fikirleri (2)

Aralık 03, 2010 - 08:08:20
· BBC Tolkien röportajı (0)

Kasım 22, 2010 - 11:15:26
· The Hobbit icin Gazete Ilani (2)

Ekim 22, 2010 - 11:31:19
· Hobbit oyuncuları (10)

Ekim 13, 2010 - 09:27:41
· Yüzüklerin Efendisi'nin Sırrı Ne? (2)

Haziran 02, 2010 - 07:54:36
· HOBBİT TEHLİKEDE (4)

Nisan 06, 2010 - 09:13:39
· Muhiddin-i Arabi'nin Eserleriyle Lotr ve Silmirallion'a Bakın (5)

Nisan 06, 2010 - 09:13:33
· Gölgelerin İçinden (0)

Ocak 19, 2010 - 08:58:13
· Born of Hope. LOTR Fan Filmi (11)

Ocak 08, 2010 - 15:45:13
· Hobbit'le İlgili Bazı Sorular (0)

Ocak 08, 2010 - 15:44:59
· Mucizeler Savaşı (6)

Ocak 08, 2010 - 15:44:38
· LOTR Filmlerindeki Sinir Bozucu Sahneler (18)


Eski Yazılar

Hikayeler: Britha'nın Çığlıkları 1.Bölüm 2.Kısım KALENİN ÜSTÜNDE,NEHRİN ALTINDA
Yayınlanma tarihi Temmuz 05, 2004 - 11:47:09 Gönderen iarwain-ben-addar-

Hikayeler Valinor göndermiş "Gecikmeden dolayı özür diliyorum.



KALENİN ÜSTÜNDE,NEHRİN ALTINDA

Askerler ormanın içine dalmayı ve oradan Batı Kulesine geri dönmeyi planlamışlardı.Ancak Afrasyab ve kardeşi Batı Kulesi’nde durmayacak ve hızla Mirhovinion’a doğru yoluna devam edecekti.Buradaki ormanların yeşilliğini ve doğanın güzelliğini çok severdi ancak hemen ülkesine dönmeli ve kralı uyarmalıydı.





“Sence bize inanırlar mı dersin?”dedi Arakné.Afrasyab ona epey bir baktıktan sonra,”Umarım inanırlar çünkü bu çok önemli bir olay ve bütün ülkeler yeni gelen bu yeni insanları kendi çatısı altında barındırmak isteyecektir.Böyle bir durum bazen istenmeyen sonuçlar doğurabilir.”dedi.Atının nallarının o aynı vuruşlu sesi insanı derinlere çekiyordu.Afrasyab,içinden şöyle geçirdi.”Senin bilmediğin o kadar çok şey var ki kardeşim.Onları anlatmayı ne benim canım istiyor ne de senin duymanı istiyorum.”dedi.Yanında aynı hizada giden ve ormanın derinliklerine büyülenmişçesine bakan kardeşine yavaşça gülümsedi.Ona gülümsediği gören Arakné,”Ağabeyim sanırım siz de annemizi ve kralımızı özlediniz.Çünkü atın her adımında biraz daha heyecanlandığınızı ve sevinçten renginizin değiştiğini görüyorum.”dedi.Kardeşinin bir anda bu kadar değişmesine şaşıran ama belli etmeyen Afrasyab,”Ne de olsa bizim vatanımız,bizim topraklarımız tabii ki özlerim.”dedi.Ancak yine de gözlerinde belli bir kararma vardı.



Uzun süre Melassea ovasında yol aldıktan sonra akşam üstüne doğru bir köye vardılar,girişte onları karşılayan tek şey eski ve tahta kuruları tarafından yıllarca yenilmiş görünen “Freuclich Kasabası’na hoş geldiniz.”tabelası oldu.Kasaba ormanın kıyısına yakın olduğu için çoğu taraf yeşildi ve bazı köşk usulü evlerin yanında turkuaz renkli güzel nehirler akıyordu,kasabanın ortasından geçen ve iki yakayı birbirine bağlayan Amstrand Köprüsü bir saldırı yıkılmıştı ancak tekrar yapılmış halde yolcuları büyülemeye devam ediyordu.Melassea’nin uzak karakolu görevini yapan bu kasabaya gelen Afrasyab ve Arakné buraya dinlenmek ve yollar hakkında bilgi almak için uğramışlardı.Kasabaya girdiklerinde kimse onları fark etmemiş gibiydi herkes kendi telaşı ile uğraşıyordu.Kimi insanlar oradan oraya eşya taşıyor kimileri birbiriyle koyu bir sohbete dalmış çaylarını yudumluyorlardı.

Bu güzel kasabaya geldiği için çok sevinen Arakné insanları gülerek seyrediyordu,ağabeyi Afrasyab da onun kadar rahat ve huzurlu görünüyordu.Kasabanın iç kısımlaında oldukça pejmürde bir han gördüler.Hanın üstündeki tahtada “Karafreuchoğulları Hanı” yazıyordu ancak okuması çok zor olduğu için herkes “Kara Han” diye bahsediyordu.İçeri girdiklerinde gözlerine ilk çarpan şey devasa bira fıçısı olmuştu.Tezgah kısmının altının tamamı bira fıçısı idi ona bira fıçısı demek yerine biraz mahzeni demek daha doğru olurdu.

Tezgahın arkasında bir burjuva edası ile oturmuş yaşlı barmeni gördüler.Etrafına doluşmuş insanlara büyük dedesi Alfred Karafreuchoğlu’nun bu hanı nasıl burayı kurduğunu ve korduğunu anlatıyordu.”…sonra buraya basan pis Beltalonlulara demiş ki,hey beyinde kurtlu tezek olan herifler derhal hanımdan çıkın yoksa çığlıklarınız ulu Arnador kalesinden bile duyulur demiş ama adamlar dedemden hiç tınmamışlar ve dedem onların kulaklarını kesip mumların altına tabak olarak kullanmış.” Bu kadarı Arakné’ye bile fazla abartılı geldi ve ikisi birlikte adamın yanına yaklaştılar.Afrasyab yaşlı barmene,”Bize bu gece kalmak için ikj tane oda verir misiniz,akşam yemeklerini de odamıza getirin.”dedi.Adam onları süzdükten sonra buraya bu akşam Mirhovinion’dan bir kafile geldi ve tam bir hafta burada kalacaklar,sizin için oda ayırmam imkansız ama sizde bir hafta kalmaya kararlıysanız o zaman başımın üstünde yeriniz var beyim.”dedi.Bu söze çok kızan Arakné o zaman gelen gruba söyle burada Mirhovinion Beyi Afrasyab var eğer kralımıza onlar hakkında bilgi vermemizi istemiyorsan derhal bize oda ver.”dedi.Barmen,”Sizler er kişilere benziyorsunuz,ama dediğiniz gibi çıkar umarım.Eğer bunlar bir palavraysa sizden bunun acısını fena çıkarırım ve bir haftalık oda parası alırım.”dedi.Kendilerini fazla belli etmek istemeyen Afrasyab “Tamam” anlamında kardeşini susturdu ve sessizce yukarı çıktı.Ağabeyini takip eden Arakné barmene pis bir bakış atmaktan geri durmadı.Yukarı çıkarken,”Keşke o Beltalonlular bunun dedesini öldürüp burayı kapatsalardı,o zaman bu adamın hakaretlerine katlanmazdık.”dedi.Afrasyab,”Ya tabii canım o zamanda şimdi sokakta kalıyor oldurduk.Ama bırak şimdi bu konuyu yarın sabah erken yola çıkmamız gerek zaman kaybetmeden Mirhovinion’a varıp krala olanı anlatalım.Sonra buraya gelir adamdan bunun acısını çıkartırız.Şimdi uyuyalım.”dedi ve odadaki kirli yatağa uzandı yatağın içinden saman sesleri geldi.Yorgun olduğu için hemen uyuyan Afrasyab uyuduktan bir müddet sonra merdivenlerden çıkan birini ayak seslerini duydu ve hemen dinlemeye koyuldu.Kendi kendine,”Acaba ormanda bana saldırmaya çalışan adam mı?”diye düşündü ve kılıcının kılıfını açtı ve kabzasını yarısına kadar çekti.Kapı yavaşça ve gıcırdayarak açılamaya başladı.Ayağa fırlayan Afrasyab hemen kapıya atıldı ve kapıyı adamın yüzüne çarptı hemen kapıya koşan Afrasyab kapının önünde boylu boyunca uzanmış bir adam gördü.Adam sancıyla burnunu tutuyordu ve “Benden ne istediniz!”diyerek acı acı küfrediyordu.Kılıcını indirmeyen Afrasyab,”Sen de kimsin?”diyerek adama baktı.Adam ben Mirhovinion’dan gelen bir gezginim,adım Golgomath.Mirhovinion’a gideceğinizi duymuştum aşağıda,acaba yolculuğunuzda ben de sizinle gelebilirmiyim?Hem bu yolları iyi bilirim size de yardımım dokunur,her türlü yemeği iyi yaparım.Mirhovinion’da kimsem yok ama bir iş bulurum umudu ile gidiyorum.”dedi.Hiç böyle bir şey beklemeyen Afrasyab çok şaşırmıştı,adamdan sessizce özür dileyerek içeri aldı ama hala biraz şüphesi vardı.Yere oturan adam oldukça şaşkın görünen Arakné’ye başıyla hafifçe selam verdi.Hala şaşkınlığını atamayan Arakné,”Bu adam da kim?”dercesine Afrasyab’a baktı.Afrasyab hemen durumu anlatmaya koyuldu ve konuşmasını bitirdiğinde tekrar özür diledi.Arakné,”Peki bu Golgo bilmem kimin gece vakti bizi bıçaklamacağını nereden bilelim.Hem madem bizimle gelecekmiş neden sabahı beklememiş.” diye çıkıştı.Adam hemen anlatmaya başladı,”Efendim sizin sabaha gideceğinizi bildiğim için şimdi konuşmak istemiştim hemen erkenden yatacağınızı da bilmiyordum.Bu yüzden şimdi gelmeyi daha uygun gördüm.Hem takdir ederisiniz ki yarın için hazırlanmam lazım bu akşamdan konuşmak istemiştim.”dedi.Afrasyab,”Pekala madem bize yardım edeceksin o halde bizimle gelebilirsin ama şunu bil:Daima gözümüz üstünde olacak!”dedi.Arakné de onu desteklercesine hızla başını salladı.İçinde hala bir kuşku olan Afrasyab bütün sorunlarını yarına bırakmaya karar verdi ve yatmaya önce kapıyı kapattı ama bu kez iyice kilitleyerek.

Sabaha kadar bin bir çeşit garip rüyalar gören Afrasyab rahat bir uyku çekemedi.Sabah erkenden uyanan Afrasyab,kardeşinin uyandırarak hazırlanmasını söyledi.Gözlerinden uyku akan Arakné oflayarak kalktığında Afrasyab hazırlanmasını tamamlamıştı.Küçük bir eşya çıkını olan Arakné içindeki yemeklerin azaldığını gördü.”Çıkmadan bir miktar daha yemek alalım çünkü yolumuz uzun.”dedi.Odalarından çıkan Arakné ve Afrasyab aşağı indiklerinde yine aynı şekilde tahtaya oturmuş barmen onları izledi Arakné’ye sanki dünden beri oradan kalkmamış gibi geldi.Yemekleri alan Afrasyab henüz Golgomath’ın gelmemiş olduğunu gördü.Arakné,”Sanırım bizimle gelmekten vazgeçti,kararını değiştirmeden gidelim.”dedi.Ancak onun arkasından merdivenleri hızla inen Golgomath indi.Ancak yalnız değildi arkasında Golgomath’dan daha uzun boylu ve yapılı bir adam daha duruyordu.Afrasyab,”Bu da kim böyle?”diyerek Golgomath’a döndü ancak o hevesle anlatmaya başlamıştı bile,”Bu benim uzun süredir arkadaşım olan Zigran Mavipelerin asıl soyadı Blitzfuss ama soyadını çoğu kişi unutmuştur.Çünkü giydiği o uzun boylu lacivert pelerinden dolayı bu adı aldı.”dedi.Adam hepsine saygıyla gülümsedi,”Ben Philantus’da oturuyordum yüzey elfleriyle birlikte çok orman gezintisi yaptık.Ama Golgomath ile birlikte Britha’yı gezmeye karar verdim.Mirhovinion’dan sonra nereye gideriz bilmiyorum.”dedi.Afrasyab,Golgomath’a,”Umarım başka gelen arkadaşın kalmamıştır unuttuysan onları da çağır topluca gidelim.”dedi ve kızgınlıkla Golgomath’a baktı.Başka bir şey konulmadan dışarı çıktılar ve atlarını bağlı oldukları ahırdan çıkardılar.Golgomath ve Mavipelerin ise onlara pek uzak olmayan atlarının iplerini çözdüler.



* * *



Sadece iki kişi olarak gelen ve dört kişi olan grup yavaş adımlarla yola çıktılar.Tekrar köyün içinden geçerken çok heyecanlı görünen Golgomath ve Arakné hemen konuşmaya başlamışlardı bile.Yanında seyreden Mavipelerin ile ilerleyen Afrasyab oldukça görüp geçirmiş görünen bu adamla konuşmayı çok merak ediyordu.Eski ulu krallarını hatırlatan hoş sakalları ve duru bakışıyla tam bir yüzey elf beyi gibi duruyordu ama yine de dikkatli olması lazımdı.”Philantus’taki elflerle ne işin vardı mavipelerin?”dedi.Mavipelerin’in gözleri oldukça süzüldü.”Yıllar önce oraya yer altı drowlarına karşı savaşmak için gitmiştim ama sonra orada kalmaya karar verdim.Hele oradaki Selith Arnada ve Selith Tarantzha nehirleri görmek bile insanı büyülemek için yeter de artar bile.Hele Arnada’nın ormanın içinde nazlı nazlı akması çok müthiş.”dedi ve eski günleri özlercesine gözleri daldı.Ben aslen Beltalonluyum ama dedem uzun yıllar önce Philantus’a yerleşmiş ve orada demir döver ve silah ustalığı yapardı,babamla ben de onun yanında yetiştim.Dedem orada bir yüzey elfi ile evlenmiş ben de onların torunuyum.Afrasyab,”Şimdi ondaki elf asaletinin nereden geldiği belli oldu.”dedi içinden.Mavipelerin anlatmaya devam etti.”Uzun yıllar ben de Phila Prensliği içinde epey at koşturdum.Yeraltı elfleri gnomalara karşı koyduk ve onlarla çok cenk yaptık,ama oralarda da uzun süredir epey huzurlu bir ortam var.Ben de Britha’nın görülmemiş gizemli ve huzurlu yerlerini görmeye çıktım.Belki ben de dedem gibi başka bir yere yerleşirim.”dedi.

Epey uzun zaman durmadan yol alan grup akşama doğru bir vadiye geldiler zaten yorgun olan grup hemen burada dinlenmek istedi.Arkadan yanlarına yaklaşan Golgomath,”Sanırım bu geceyi burada geçirmemiz uygun olur.Hem vadinin içinde küçük bir ağaçlık var.”dedi.Afrasyab,”Vadinin içinde çok korunmasız biçimde saldırıya uğrayabiliriz,şimal ve garba doğru olan yerlerde yol kesiliyor.Bence burası uygun değil.”dedi.Çok yorgun olan Arakné ve Golgomath hemen itiraz ettiler ama Mavipelerin sessiz kaldı.Afrasyab,”Ben sözümü hala savunuyorum burası saldırıya açık,ama yine de kalmak istiyorsanız kararınıza uyarım.Golgomath,”Tamam” anlamında başını salladı.Arakné,”Hemen yemek çıkınını açmaya koyuldu.Golgomath sırtında taşıdığı büyük çantayı açarak,tuzlanmış etten sonra bir ateş yakarak üstünde çaydanlığını koydu.Ama Afrasyab’ın onu suçlarcasına olan bakışını görünce hemen ona büyük bir dilim et kesti.Afrasyab bu garip ve biraz da hoş olan yol arkadaşına ister istemez gülümsedi.

Hepsi eşyalarını yerleştirdikten sonra sıra karınlarını doyurmaya gelmişti.Hepsi yerlere oturdular ve Arakné ile Golgomath’ın getirdiği yiyecekleri beklemeye başladılar.Arakné epey miktar siyah ekmek ve biraz da beyaz peynir çıkardı,Golgomath ise yalnızca tuzlanmış et ve çay çıkardı.Çaya fazla alışkın olmayan Afrasyab merakla Golgomath’ın hazırladığı çaya baktı.Mavipelerin,”Golgomath tam bir çay tiryakisidir.Yanından çaydanlığını ve çayını asla eksik etmez.Aslında Mirhovinion’da çay fazla yaygın değildir ama o neden bu kadar seviyor hala bilmiyorum.”dedi.

Yemeklerini oldukça hızlı bir biçimde yedikten sonra Mavipelerin biraz daha odun toplamak için ağaçlığa girdi.Arakné ise kalan yemekleri ise düzgünce çantasına geri koydu.İlk kez bu kadar rahat görünen Afrasyab ise hala sakince çayını yudumluyordu.İnsanın içine rahatlık veren bu çay çok hoşuna gitmişti.Golgomath,”Bu çayın içine ormanda bulduğum yaban lalesi de koydum çok güzel bir koku veriyor.”dedi.

Artık karanlık iyice bastırdıktan sonra hemen uyumak için yattılar.İlk nöbeti alan Mavipelerin uzun süre Afrasyab ile sohbet etti ama sonra Afrasyab’da çimlerin üzerinde uyumaya karar verdı.Ensesinden sırtına doğru sızan serin rüzgar eşliğinde rahatça gözlerini kapattı.Ama yine rüyasına garip kişiler girip çıkıyor karanlık içinde gezen ama yüzleri görünmeyen adamlar önünden geçip duruyordu.Kır bir at üzeinde gelen bir adam yanına yaklaştı ve ,”Dikkatli ol,büyük savaş kapıda senin metanetin ve azmin halkının ayakta kalmasını sağlayacak,sakin ol!”diyordu.İrkilerek uyanan Afrasyab rüyasını düşünmeye başladı,ama aklına savaşa neden olacak bir tehdit gelmiyordu ki.Diğer kıtalarda olan savaşların Britha’ya sıçraması ihtimalinden başka bir neden göremiyordu.Rüyasını pek fazla düşünmeden Mavipelerin’in yanına gitti.Henüz vakti gelmemiş olmasına rağmen nöbeti ondan devraldı ve sabah kadar bu rüyayı düşündü.



* * *



Afrasyab’ın sandığı gibi bir saldırıya uğramayan grup sabahın ilk ışıkları ile uyanan grup hemen yola çıkmaya hazırlandı ve tekrar at sırtlarına bindiler.Arakné,”Hey!Birisi benim çantamdaki yemekleri almış,çabuk söyleyin kim bu densiz!”diyerek sağına soluna bakınmaya başladı.Ama kimseden ses çıkmayınca meraklanan Afrasyab’ın yüz ifadesi yerini kahkahaya bıraktı,”Sanırım kimin çaldığını buldum,dedi ve yemeklerinin son kırıntılarını da bir ağacın altında yiyen bir köpeği gösterdi.Arkakné ona sinirle yumruğunu salladı ve söyledi,”Lanet hayvan o bizim yol boyunca yiyeceğimiz tek yemeğimizdi.Şimdi torba gibi boş midelerle yola devam etmek zorunda kalacağız.Mavipelerin,”Merak etme ileride benim eski bir arkadaşımın evi var.Ahırında çeşit çeşit hayvan besler olmazsa ondan biraz ödünç et satın alırız ama ekmek için yapacak bir şeyimiz yok,sıkılı kemerle yola devam edeceğiz.Bu haberle biraz daha morali biraz düzelen Arakné ağzından sadece birkaç mırıltı çıktı ama anlaşılmadı.

Artık Melassea sınırından çıkan ve Beltalon’a doğruı yol alan grup ülkesine bir an önce varmak için hızla yol alıyorlardı.At üstünde gitmeye fazla alışık olmayan Golgomath,atın her rahatsız edici hareketinde uflayıp pufluyor sanki ata binmek ona işkence gibi geliyordu.Biraz daha at sürdükten sonra Beltalon’un sınır muhafızları tarafından durduruldular.Sınırı koruculuğu yapan askerle,”Beltalon ülklesini evinizin bahçesi mi sandınız ki böyle rahat yol alıyorsunuz?!”dedi.Bu cevaptan rahatsız olan Mavipelerin,”Biz Mirhovinion’a giden yolcularız sadece ve hızlı gidebilmek için sizin topraklarınızdan geçiyorduk.”dedi.Afrasyab,”Gördüğünüz gibi sadece dört kişilik bir yolcu grubuyuz ve Mirhovinion’a gidip işlerimizi halledeceğiz.”dedi.Korucuların muhafızı,”Sen de kimsin,ha?Adını söyle,orada ne işin var?”dedi.Afrasyab,”Adım Hızlıayak veya dostlarımın bana verdiği ad bu.”dedi zorla gülümseyerek.Arakné,Afrasyab’ın neden böyle yaptığını anlamadı ancak sustu.Korucu,”Ne iş yapıyorsun orada demiştim?”dedi.Afrasyab,”Orada hepimizin kendine göre bir işi var.”dedi.Bu şu anlama geliyordu,”Sanırım bizim yaptığımız iş seni ilgilendirmez.”Korucu Afrasyab’ın verdiği cevaptan rahatsız oldu.Korucu,”Peki o zaman onu bizim kale komutanımıza anlatırsın.Şimdi bizimle geliyorsunuz.”dedi.Heyecanlanan Arakné,”Neden gelecekmişiz sanki?Bizler sıradan yolcularız,ülkemize gitmek için buradan geçiyorduk,bunda yanlış olan ne var ki?”dedi.

Arakné’nin heyecanlanmasından şüphelenen Korucu,”Ben onu bunu bilmem,hemen bizimle geleceksiniz,aksi takdirde olanlardan biz yükümlü olmayacağız.”dedi.Golgomath tam kılıcını çekeceği sırada Afrasyab onu tek bir bakışla susturdu.Afrasyab,”Pekala komutan sizinle geleceğiz ama bizden hiçbir şey çıkmaz.”dedi.Askerler hemen yanlarını sardılar.Bu işe bir anlam veremeyen Golgomath,Mavipelerin ve Arakné fısıltı ile “Sonra söylerim.”dedi.

Onların elini ve ayaklarını bağlayan askerler,grubu atlara bindirdiler ve hızla komutanlarına doğru götürmeye başladılar.Bindikleri atın her adımında Mirhovinion’dan biraz daha uzaklaşan grup meçhule doğru bir yolculuğa başlamıştı.Sadece adını bildikleri bu insan ülkesinde acaba nelerle karşılaşacaklarını sadece tanrı bilirdi.Tepelerine çöken bir yorgan gibi görünen gecenin karanlığında poyraz rüzgarına binmiş gibi hızla ilerliyorlardı.Beltalon içlerine yaklaştıklarında küçük evler içinde yaşayan çekingen insanlarına arasından geçiyorlardı.İnsanların arasından sanki satılık köle gibi geçmiş hepsini çok üzmüş ve sinirlendirmişti.Beltalon içlerine girdiklerinde diğer evlere oranla epey yüksek büyük binalar ve devasa kalınlıkta surların oluşturduğu savunma kalelerini gördüler.Mavipelerin,”Burayı alacak güç Britha’da yoktur.”dedi.Esir olmalarına rağmen binaların güzelliklerine hayran kalmış hallerini unutmuşlardı.

Kaleye vardıklarında iyice korktular,çünkü üstlerine sanki onları yiyecek bir dev gibi duruyordu.Siyah mermerden yapılmış kale çift katlı surdan oluşuyordu,birinci sur kalenin etrafını sarıyordu ve surun dibinde yaklaşık on adım uzunluğunda sekiz adım derinliğinde içi su dolu hendekler vardı.Kaçmak isteyen kişi bu hendeği yüzerek geçmeliydi bu da ancak okçular ve yağ dökücülerin hepsi gittiğinde olacak bir şeydi.Ayrıca duruma göre kalenin altındaki kapaklar açılarak içeri timsahlar bırakılabiliyordu.

Korucu başı belinden büyük bir boru çıkardı ve tüm gücüyle üfledi.Kaleden ona cevap geldikten sonra korucu askerlerine dönerek,”Gözlerini iyice bağlayın.”dedi.Askerler oldukça iğrenç görünen bir bez ile hepsinin gözleri sanki kör etmek isterlercesine bağladılar.Gözleri bağlandıktan sonra kalenin giriş kapısı yavaş yavaş indirilmeye başlandı.Yere tamamen deyince kadar epey bir zaman geçti.Kapı yere indikten sonra hendeğin üstünde rahatlıkla geçtiler.Kapı tamamen demirden yapılmıştı,kapının yanlarında okçuların durabileceği büyük okçu yerleri vardı.Grup birçok mahkumun olduğu kaleye girdiklerinde askerlerin iteklemeleri ile yol alabildiler,bazen ayakları bir taşa takılıyor yere düşüyorlar askerler ise buna keyifle gülüyorlardı.

Bazı kapıların önünden geçerken içeriden inlemeler,kimi kapıdan ise çığlık sesleri geliyordu.Askerlin biri,”OOO!Bu adam tam bir kızartma olmuş.”dedi.Askerlerin hepsi çirken bir sesle kahkaha attılar.Merdivenlerden yukarı çıktılar,koridorlarda yürüdüler sonunda büyük yaldızlı bir kapının önüne vardılar.Askerler onların gözlerini açtılar ve şımarık bir şekilde önlerinde eğildiler.Mavipelerin,”Adi herifler!”diye bağırdı.Askerler hiç istifini bozmadan,”Gücünü boşa harcayıp bağırma,buna ihtiyacın olacak.”dedi.Yaldızlı kapıyı açtılar ve kalenin tepesinde olduklarını gördüler,aşağıdaki insanlar sanki minik birer nokta gibi görünüyorlardı.Dışarıyı seyreden komutan onlara döndü.Sevgili,Mirhovinion prensleri ve diğer sevgili konuklarım.Benim bu minik ve şirin kaleme hoş geldiniz.”dedi.Afrasyab ve Arakné şaşırdılar,onların prens olduklarını nerenden öğrenmişlerdi.Ancak onların şaşırması Golgomath ile Mavipelerin’in şaşırması yanında hiç kalırdı.Onlar Afrasyab ve Arakné’yi sıradan birer yolcu zannediyorlardı.Komutan,”Öğrendiğime göre,sizin gibi yüksek insanlar Melassea topraklarında gezerlermiş ama nedense hemen ülkelerine geri dönme isteği duymuşlar.Acaba merak ediyorum neden geri dönüyorlar?Sadece Cerenon’a demirleyen gemileri biliyorum ama kimin nesi olduğunu bana siz söyleyeceksiniz.”dedi.Afrasyab,”Ben de bilmiyorum.Sadece gemilerin geldiğini gördük.Ama sanırım Melassea’ye mal getiren gemiler olabilir.”dedi.Komutan,”Ah tabii ne kadar aptalım bunu unutmuşum.”dedi ve elini alnına vurdu.Ve tekrar konuşmasına başladı,”Madem bilmiyorsunuz o halde gidebilirsiniz,sizden gerçekten özür diliyorum.”dedi ve güldü.Kapıya yönelen grubun son hatırladığı şey kafalarına inen sopaların sesi ve komutanın,”Derhal öğrenin!”bağırığıydı.



* * *



Gözlerini açtığında üzerine eğilmiş Arakné’yi gördü.Yavaşça yerinden kalktı.”Neredeyiz?”diyebildi.Kafası hala ortadan ikiye yarılmış gibi ağrıyordu.Etrafına bakındı.Duvarlar simsiyahtı.Su içmek için onlara atların su tahtalarından koymuşlardı,herkes aynı yerden içiyordu.Yerde fareler geziyordu.Yatak olarak sadece yerler vardı,yani her yer yataktı.Mavipelerin,”Bir zindandayız,ve üstümüzde Selith Tarantzha nehri akıyor.Sanırım bu ülkedeki tek güzel şey.”dedi.Golgomath ondan çok daha sinirliydi.”Sayın prensim eğer mümkünse bize olan biten her şeyi anlatabilir misiniz?Sanırım bu güzel zindanı hak etmek için ne yaptığınızı öğrenebilirmiyim?”dedi.Afrasyab onlara bir şey diyemezdi,haklılardı onlara gerçeği anlatması gerekirdi hem de çok önce.”Pekala,sadece susun ve dinleyin.Ben ve Arakné Melassea kıyılarını gezerken kıyıya demirleyen gemiler gördük ve bunu hemen Batı Kalesi komutanına bildirdik ve onlarla birlikte insanlarla konuştuk.Gelenler Casorlon’dan kaçan insanlar.Devletleri yıkılan mahsur insanlar.Biz de bunu hemen ülkemize iletmeye gidiyoruz çünkü gelen insanlar çok kalabalıklar.Bunların bir ülkeye bağlanması veya bağımsız olması lazım.”dedi.Mavipelerin ve Golgomath afallamışlardı.Afrasyab,”O koruculara teslim olmak zorundaydık.Eğer savaşsaydık kesin öldürdük.Biz silahlrımızı çekemecen oklar göğsümüze saplanırdı.”dedi.Mavipelerin,”Haklısın.”dedi.Afrasyab,”Bir an önce buradan çıkmalıyız,yoksa er geç öleceğiz.Ama onlara bir şey söylemezsek bize bir şey yapamazlar.Bunun için hemen kaçacağız.”dedi.





Schreiben von Golgomath"

 
Oturum Aç
Takma isim

Parola

Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.

İlgili Linkler
· Hikayeler Hakkında
· Yayınlayan Editör: iarwain-ben-addar-
· Ana Sayfa


Hikayeler Hakkında en çok okunan :
Gölgelerin İçinden


Yazıcı Dostu Sayfa  Bu Yazıyı bir Arkadaşınıza Gönderin

"Hikayeler: Britha'nın Çığlıkları 1.Bölüm 2.Kısım KALENİN ÜSTÜNDE,NEHRİN ALTINDA" | Oturum Aç/Yeni Hesap Yarat | 4 yorum
Puan
Yorumlar gönderene aittir. İçeriğinden hiçbir şekilde site ve site yönetimi sorumlu tutulamaz.
Re: Britha'nın Çığlıkları 1.Bölüm 2.Kısım KALENİN ÜSTÜNDE,NEHRİN ALTINDA (Puan: 1)
Gönderen Valinor (sametuncu@hotmail.com) Tarih: Temmuz 06, 2004 - 17:05:03
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Ellerine sağlık golgomath bence hoş bir yazı olmuş,benden güzel yazdığın kesin.Cümle vurguları ve olay örgüsünü güzel işlemişsin.Tebrik ederim.


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: Britha'nın Çığlıkları 1.Bölüm 2.Kısım KALENİN ÜSTÜNDE,NEHRİN ALTINDA (Puan: 1)
Gönderen Valinor (sametuncu@hotmail.com) Tarih: Temmuz 06, 2004 - 17:05:22
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Ellerine sağlık golgomath bence hoş bir yazı olmuş,benden güzel yazdığın kesin.Cümle vurguları ve olay örgüsünü güzel işlemişsin.
Tebrik ederim.


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]


Re: Britha'nın Çığlıkları 1.Bölüm 2.Kısım KALENİN ÜSTÜNDE,NEHRİN ALTINDA (Puan: 1)
Gönderen Valinor (sametuncu@hotmail.com) Tarih: Temmuz 06, 2004 - 17:07:44
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Kusura bakmayın aynı yazıyı iki kere göndermiş bilgisayar.Uyuz bir int.cafeden bağlanıyorum.:(


]


Re: Britha'nın Çığlıkları 1.Bölüm 2.Kısım KALENİN ÜSTÜNDE,NEHRİN ALTINDA (Puan: 1)
Gönderen bucukluk (erdemilker@hotmail.com) Tarih: Temmuz 09, 2004 - 00:02:24
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
iyi gidiyor iyi...


]

Bu site filmin, kitapların, veya yazarın resmi sitesi değildir.Tamamen Türk yüzük dostları tarafından hazırlanan konu odaklı bilgi, haber, düşünce ve materyal paylaşımını amaçlayan bir fan sitesidir.
Sayfada yer alanlar ancak izin alınarak ve kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Lord of The Rings - Turkish Fan Site
yuzuklerinefendisi.com / 2001 - 2012