Yüzük Kardeşliği - YÜZÜKLERİN
EFENDİSİ / J.R.R.TOLKIEN
|
Birinci Kitap 1 Dört Gözle Beklenen Davet Hobbitler arasında bir efsane olarak anılan Bilbo Baggins, esrarengiz yolculuğundan döneli 60 yıl olmuştu. Merak konusu olan serveti ve yılların onu neredeyse hiç yaşlandırmamış olması pek tuhaf karşılanıyordu. Bilbo, Eylül’ün 22’sinde 111. yaşını kutlamaya hazırlanıyordu. 99 yaşındayken evlat edinip, varisi ilan ettiği ve Çıkın Çıkmazı’nda birlikte yaşadığı yeğeni Frodo da aynı gün doğmuştu. Üstelik bu yıl 33 yaşına basarak, rüştüne erecekti. Sonunda beklenen gün geldi ve Hobbitköy’de muazzam doğumgünü kutlamaları başladı. Tüm hobbitleri mutlu edecek kadar yiyecek içecek vardı ve Gandalf’ın düzenlediği havai fişek gösterileri de muhteşemdi. Bilbo, bir “tatil”e ihtiyacı olduğuna karar vermiş ve Shire’dan ayrılmak için doğumgününü seçmişti. 144 yakın akraba ve arkadaşın katıldığı aile yemeğinin sonunda özel bir konuşma yaptıktan sonra, Yüzük’ünü parmağına geçirerek kaybolmuş ve herkesi bir kere daha şaşırtmıştı. Daha sonra Çıkın Çıkmazı’na giderek, Gandalf’la konuştu. Sahip olduğu herşeyi Frodo’ya bırakıyordu. Yüzük’ü de bırakmaya karar vermişti ama son anda ondan ayrılamamıştı. Gandalf’ın ısrarı, biraz da zorlamasıyla, sonunda bırakabildi. Bu da kendini ağır bir yükten kurtulmuş gibi hissetmesini sağladı. O gece, kimselere görünmeden, daha önceden hazırlamış olduğu eşyaları ve üç cüce arkadaşıyla Shire’dan ayrıldı. Ertesi günü Frodo, Bilbo’nun dost ve akrabalara bıraktığı “manidar” armağanları dağıtmakla geçirdi. Bir yandan da Bilbo’nun saklı hazinelerinin peşinde olan hobbitlerle mücadele etmesi gerekmişti. Akşama doğru Gandalf da veda etmek üzere Frodo’yu ziyaret etti ve Yüzük’ü kullanmaması konusunda onu uyardıktan sonra, yola çıktı. Frodo onu uzun bir süre göremeyecekti. 2 Geçmişin Gölgesi Bilbo’nun ortadan kaybolmasının yankıları Hobbitköy’de uzun bir süre devam etti. Bu süre içinde Frodo, Çıkın Çıkmazı’nın yeni efendisi olmaya epeyce alışmış ve zamanını arkadaşları Peregrin Took (Pippin) ve Meriadoc Brandybuck (Merry) ile geçirir olmuştu. Bir yandan da elli yaşına yaklaşmakta ve içinde tuhaf kıpırtılar hissetmekteydi. Tam bu sıralarda dışardaki dünyada tatsız değişimler olduğu yolunda söylentiler dolaşmaya başlamıştı. Gri limanlara giden ve geri gelmeyen elfler çoğalmış, Mavi Dağlar yolunda cücelerin sayısı artmıştı. Duyumlara göre Mordor’daki Karanlık Güç uyanmış ve saldığı korku dört bir yana yayılmıştı. Bilbo’nun gidişinden sonra sıklıkla Frodo’yu ziyaret eden Gandalf, 9 yıl aradan sonra Frodo’nun 50. yaşını kutlayacağı sene tekrar uğramıştı. Ama getirdiği haberler endişe vericiydi. Gandalf Frodo’yu Yüzük’ün, kendisinin de yeni yeni keşfettiği, tehlikeleri konusunda uyarmak için gelmişti. O’na Âli Yüzüklerin etkilerinden bahsetti ve Bilbo’dan Frodo’ya geçen Yüzük’ün, Karanlık Efendisi Sauron’un imal ettiği, Elf İrfanları’nda söz edilen “Tek Yüzük” olduğunu bir ateş deneyiyle ispatladı. Sauron uzun zaman önce yitirdiği bu Yüzük’ün sandığı gibi imha edilmediğini öğrenmişti ve eski gücüne kavuşmak için onu geri almak istiyordu. Zaten Yüzük Sauron’un yenilgisinden sonra ele geçmiş ve Ulu Nehir Anduin’e düşmüştü. Ta ki, nehir kıyısında yaşayan hobbit türü bir ırktan Smeagol (Gollum)’un eline geçene kadar… Fakat artık Shire’daydı ve Sauron da bunu Gollum’dan öğrenmişti. Orta Dünya’nın geleceği için Yüzük’ün Ateş Dağı Orodruin’deki Kıyamet Çatlakları’na atılıp, yok edilmesi gerekiyordu. Bu zorlu görev için Frodo seçilmişti ve Shire’dan ayrılıp, görevi yerine getirmekten başka çaresi yoktu. Yanına da hem bahçıvanı, hem arkadaşı, hem de hobbit diyarının elflere ve ejderhalara en meraklı kişisi olan Sam Gamgee’yi alacaktı. 3 Üç Kafadar Frodo, kendisinin ellinci, Bilbo’nun 128. yaşgününde Shire’dan ayrılmaya karar verdi. Gidişinin esrarengizliğini ortadan kaldırmak için de, Çıkın Çıkmazı’nı Torbaköylü Lobelio Baggins’e sattı ve çocukluğunu geçirdiği, doğudaki Erdiyarı’nda bir ev aldı. Haber, Hobbitköy’de büyük yankı uyandırdı ve dedikodulara neden oldu. Gandalf, kendisini endişelendiren birtakım haberleri araştırmak üzere önceden yola koyulduğundan, Frodo ayrılık hazırlıklarını arkadaşlarıyla birlikte sürdürdü. Doğumgünü akşamı dört kişilik küçük bir veda yemeği yediler ve ertesi sabah Merry eşyalarla mobilyaları alarak önden gitti. Frodo da, son bir kez Shire’ı yürüyerek görmek istediğinden Pippin ve Sam ile birlikte o gece Çıkın Çıkmazı’nı terketti. Gandalf gelmemişti ve bu durum Frodo’yu çok kaygılandırıyordu… Yol’u takip ederek Erdiyarı’na yöneldikleri gün bir Kara Süvari’nin onları takip ettiğini görüp gizlendiler. Frodo bu atlının, ne olduğunu ve ne aradığını bilmemesine rağmen, saklanmaları gerektiğini düşünmüştü. Aynı günün akşamı, başka bir Kara Süvari’yi, Gildor İnglorion başkanlığında ilerlemekte olan bir Yüksek Elf grubu sayesinde atlattılar. Frodo’yu tanıyan Gildor onları orman içinden geçen yoldan götürdü. Akşam elflerin hazırladıkları yiyeceklerle büyülenen Sam ve Pippin uyurken, Frodo Gildor’dan Kara Süvariler’in Düşman’ın hizmetkarları olduğunu öğrendi. Gildor ona, Gandalf’ı beklemeden Ayrıkvadi’ye ulaşmasını ve Kara Süvariler’den sakınmasını öğütledi. 4 Mantarlara Çıkan Kestirme Yol Ertesi gün Frodo, yollarını kısaltmak amacıyla Brendibadesi Nehri’ne ulaşan kestirme bir yoldan gitmeyi seçti. Böylece hem Merry’yi fazla bekletmemiş olacak, hem de korkunç Kara Süvariler’e görünmeden ilerleyebileceklerdi. Nitekim yoldan ayrıldıklarında, onlardan birinin hâlâ peşlerinde olduğunu gördüler. Ormanlık alanda epeyce zahmetle gün boyu gittikten ve biraz da yollarını şaşırdıktan sonra, bir açıklığa ulaştılar. Orada Çiftçi Tırtıl’ın arazisine varmış olduklarını farkettiler. Küçükken gizlice mantar toplamak için çiftçinin tarlalarına giren ve köpekleri tarafından kovalanmış olan Frodo ondan korkuyordu ama ne şans ki Pippin Bay Tırtıl’ın ahbabıydı. Böylece çiftçi onları içeri davet etti ve o gün siyah ata binmiş, tuhaf bir adamın Baggins hakkında sorular sorduğunu anlattı. Neyse ki Bay Tırtıl çok dostça yaklaşıyordu. Onlara akşam yemeği ikram ettikten sonra üçünü yük arabasıyla Şat’a, Merry’nin merakla onları beklediği yere, bıraktı. Üstelik koca bir sepet dolusu mantar da hediye etti. 5 Suç Ortakları Ortaya Çıkıyor Merry’yle nehir kenarında buluşur buluşmaz, hep beraber bir şata binerek Brendibadesi Nehri’ni geçtiler. Karşıya vardıklarında siyah bir şeklin öteki kıyıda ertafı araştırmakta olduğunu belli belirsiz seçebildiler. Frodo’nun Erdiyarı’nın kuytu bir köşesi olan Çukurçay’daki yeni evine ulaşıp, mükellef bir akşam yemeği daha yedikten sonra, Merry’ye başlarından geçenleri anlattılar. Nihayet Frodo, ağzından baklayı çıkararak, önünde kendisini bekleyen tehlikeli bir yolculuk olduğunu ve hemen yola çıkması gerektiğini söyledi. Fakat arkadaşlarının kendisinin bu seyahati Nisan’dan beri planladığını, hele hele Yüzük’ü bildiklerini öğrenince çok şaşırdı. Dahası Merry ve Pippin de bu zorlu yolculukta ona katılacaklarını bildirince iyice duygulandı. Üstelik bunu çok önceden kararlaştırmış oldukları için, Merry gerekli tüm hazırlıkları da yapmıştı. Gandalf’a planlarını anlatmak üzere Tombiş Toluk’u Çukurçay’da bırakmaya ve gün ışırken yola çıkmaya karar verdiler. Kara Süvariler tarafından muhtemelen izlenmekte olan Yol yerine, tekinsiz bir yer olarak bilinen Yaşlı Orman’dan geçeceklerdi. 6 Yaşlı Orman Hobbitler, sabah gün ışırken sislerin arasından geçip Yaşlı Orman’a girdiler. Orman onların gelişinden pek hoşnut görünmüyordu. Hobbitler de ormana girdiklerinden beri huzursuzluk içindeydiler. Sanki ağaçlar kıpırdıyor, fısıldaşıyor ve nefretle adımlarını izliyor gibi geliyordu onlara. Bir süre sonra Şenlik Ateşi Meydanı’na vardılar. Çok uzun zaman önce Yaşlı Orman Çalıçit’e gelip yaslandığında onu korkutup, sindirmek amacıyla hobbitler bu meydanda yüzlerce ağacı kesip, yakmışlardı. Orman saldırmayı bırakmış ama o günden sonra da hobbitlere düşman olmuştu. Açıklık bu arazide biraz dinlenen Frodo ve arkadaşları eski bir patika yolunu takip ederek, Orman’ın içindeki yüksek tepeciğe vardılar. Burada çevreyi gözlemleyerek, gidecekleri yönü saptadılar. Fakat Orman onları içerilere doğru çekiyordu ve hiç gitmek istemedikleri, Orman’ın garipliklerinin merkezine, Gündüzsefası Nehri Vadisi’ne yönlendiriyordu. Nehrin kıyısına vardıklarında etrafın söğütlerle çevrelenmiş olduğunu gördüler ve aynı anda hepsine birden uyku bastırdı. Frodo ayaklarını yıkamak üzere gittiği dere kıyısında, Merry ve Pippin sırtlarını dayadıkları Yaşlı Söğüt altında uyuya kaldılar. Sam ise bu tekin olmayan uyku halinden sıyrılıp, midillileri aramaya koyuldu. Birden sesler duyarak, geri döndü. Pippin söğüt ağacı içine hapsolmuş, Merry beline kadar söğüt çatlağına sıkışmış, Frodo da nehre düşmüştü. Sam Frodo’yu nehirden çıkardı ve Frodo hemen “imdat” diye yardım istemeye başladı. Tam bu sırada abuk sabuk bir şarkı söyleyen birinin yaklaşan sesini duydular. Bu Tom Bombadil’den başkası değildi. Hemen yardıma koşup, Merry ve Pippin’i Yaşlı Söğüt Adam’dan kurtardı. Sonra da bir şarkı tutturarak önden ilerlemeye başladı. Dört hobbit, midillileriyle birlikte onu izlediler ve sonunda Orman’dan çıkarak Tom Bombadil’in, Nehrinkızı ile birlikte yaşadığı evine vardılar. 7 Tom Bombadil’in Evinde Eve girdikleri andan itibaren içlerini bir huzur kaplamıştı. Evde Tom Bombadil’in hanımı Altınyemiş ile tanıştılar. Hep birlikte mükellef bir akşam yemeği yediler. Hepsi çok yorgun olduklarından yemekten sonra yattılar. O gece her biri farklı bir rüya gördü. Ertesi gün Altınyemiş’in çamaşır ve sonbahar temizliği günüydü. Yani yağmur yağıyordu. O gün daha ileri gidemeyeceklerini anlayan hobbitler, Tom Bombadil’le oturup, sohbet ettiler. Tom onlara Orman’dan, Yaşlı Söğüt Adam’dan, Büyük Höyükler’den, Höyüklü Kişiler’den bahsetti. Frodo’nun sorusu üzerine Tom, kendisinin en Yaşlı olduğunu, Karanlıklar Efendisi’nden hatta Eski Günler’in öncesinden beridir orada yaşadığını, görüp görülecek en eski devirleri bildiğini anlattı. Sonra Shire’dan, hobbitlerin çıktığı yolculuktan ve Yüzük’ten konuşmaya başladılar. Bir ara Tom Frodo’dan Yüzük’ü istedi. Herkesin şaşkın bakışları arasında onu parmağına taktı ve kaybolmadı! Yüzük’ün onun üstünde bir etkisi yoktu. Ayrıca bir deneme yapmak isteyip, fırsatını bulunca Yüzük’ü parmağına geçiren Frodo’yu da görebiliyordu. Gecenin ilerleyen saatlerinde Tom genç hobbitlere ertesi günkü yolculuklarıyla ilgili nasihatler verdi, Höyükler’den kaçınmaları, ama eğer rast gelirlerse ne yapmaları gerektiği konusunda onları uyardı. Ayrıca, ertesi gün başları derde girecek olursa, onu yardıma çağırabilecekleri bir de şarkı öğretti. 8 Höyük Yaylalarında Sis Hobbitler ertesi sabah Tom ve Altınyemiş’le vedalaşarak, Höyük Yaylaları’na doğru yola koyuldular. Bu yaylalar uğursuz yerlerdi; efsane haline gelen öyküleri Shire’da bile bilinirdi. Hobbitler, yaylaların Batı’daki alçak eteklerinden geçip, Doğu Yolu’na varmayı planlıyorlardı. Epeyce bir süre yürüdükten sonra, daire biçimindeki açıklığın ortasındaki bir dikilitaşın dibinde mola verdiler ama nasıl olduğu bilinmez bir şekilde uyuya kaldılar. Uyandıklarında akşam olmuş, her yeri kalın bir sis tabakası kaplamıştı. Yol’u bulmak için sisin içinde ilerlemeye başladılar. Bir süre sonra, en önde yürüyen Frodo, çıkış kapısı zannederek, iki dikilitaşın arasından geçti ve birden arkadaşlarının arkasında olmadığını farketti. Onları ararken bir Höyüklü Kişi tarafından ele geçirildi. Kendine geldiğinde bir höyüğün içindeydi. Bir taşın üstünde sırtüstü yatıyordu. Arkadaşları da aynı biçimde yanında uzanmaktaydılar. Höyüğün içi koyu yeşil bir ışıkla kaplanmıştı. Frodo bir anda içine dolan cesaretle, onlara doğru yaklaşan eli kesip, koparttı. Aynı anda Tom Bombadil’in öğrettiği şarkıyı mırıldanmaya başladı. Çok geçmeden Tom höyüğe ulaştı. Bir şarkı söyleyerek höyüklü kişiyi kovdu. Frodo ile birlikte Sam, Merry ve Pippin’i dışarıya taşıdı. Dışarı çıkınca hobbitler ayıldılar. Hiç birşey hatırlamıyorlardı. Tom hepsine höyüğün hazinelerinden birer kama verdi. Bu kamalar Batıil İnsanları tarafından dövülmüştü ve ilerde işlerine yarayabilirdi. Bu arada Tom midillilerini de getirmişti. Yollarını kaybetmede bu kadar becerikli olan hobbitlere kendi topraklarının sınırlarına kadar eşlik edecekti. Hep birlikte yola koyuldular ve uzun bir süre gittikten sonra nihayet Yol’a ulaştılar. Tom onlara Bree’ye varana kadar durmamalarını, Bree’de Sıçrayan Midilli adlı bir handa konaklayabileceklerini söyledi. Hobbitler o gece Bree’ye vardılar. 9 Sıçrayan Midilli Hanında Bree, insanlarla hobbitlerin, huzur içinde, bir arada yaşadıkları yerleşim yerlerinden biriydi. Hobbitler köye girince doğruca hana yöneldiler. Orada onları hanın sahibi Arpadam Kaymakpürüzü karşıladı. Kendilerini tanıtıp, handa oda istediler. Frodo Bree’de Tepedibi adını kullanmayı seçmişti. Güzel bir akşam yemeğinden sonra, Frodo, Sam ve Pippin birçok konuğun toplandığı hanın büyük salonuna geçti. Merry onlarla gitmemişti. Bir süre konuşmaları dinledikten sonra hobbitler de sohbete katıldılar. Frodo ise, kuytu bir köşede oturan ve kendisine “Yolgezer” denilen esrarengiz bir yabancı ile konuşuyordu. Bir süre sonra Pippin Bilbo’nun veda partisini anlatmaya başladı. Onun kaçışlarından veya Yüzük’ten bahsetmesinden korkan Frodo, dikkatleri dağıtmak için masanın üstüne çıkıp bir şarkı söyledi. Şarkısının sonunda içkinin de etkisiyle yere yuvarlanırken Yüzük parmağına geçiverdi ve Frodo birden kayboldu. Bu, handakiler arasında çok büyük bir şaşkınlık ve korkuya neden oldu. Masaların arasından emekleyerek geçip Yolgezer’in yanına oturduğuna ilişkin anlattığı hikayeye ise kimse inanmış görünmüyordu. Bu arada Yolgezer onun hikayesine inanmamakla kalmamış, buna Yüzük’ün sebep olduğunu bildiğini ima etmişti. Ayrıca Frodo’nun gerçek adını da biliyordu ve onunla bu gece özel olarak konuşmak istiyordu. Aynı şekilde Bay Kaymakpürüzü de ona söylemesi gereken birşey olduğunu hatırlamış ve konuşmak istediğini bildirmişti. 10 Yolgezer Hobbitler oturma odalarına geçtiklerinde Yolgezer’in de
onlarla birlikte gelmiş olduğunu farkettiler. Gezgin adam onların meselesi
hakkında çok şey biliyor gibiydi ve Ayrıkvadi’ye giden yolda onlara rehberlik
yapmak istiyordu. Hobbitler kararsız kalmışlardı. Bir yandan Yolgezer’in
onları başta Kara Süvariler olmak üzere, tehlikelere karşı uyarmış olmasına
güveniyor, bir yandan da bu işle ne gibi bir ilgisi olacağı konusunda
kuşku duyuyorlardı. Görüntüsü onlara hiç de güvenilir gelmemişti. Bu arada
Bay Kaymakpürüzü geldi ve aslında üç ay önce Frodo’ya yollaması gereken,
ama bir türlü fırsat bulup gönderemediği bir mektup getirdi. Mektup Gandalf’tandı
ve planlanandan daha erken yola çıkmaları gerektiğini yazıyordu. Bu arada
karşılarına Yolgezer diye bir Kolcu’nun çıkabileceğini, O’nun kendisinin
dostu Aragorn olduğunu ve yardım edeceğini de eklemişti. Yüzük’ü kullanmaması
konusunda bir uyarı yapmayı da ihmal etmemişti. Mektuba ve Yolgezer’in
samimiyetine inanarak Frodo onun kendilerine rehberlik etmesi konusunda
kararını verdi. Tam bu sırada Merry nefes nefese odaya daldı ve Kara Süvariler’i
Bree’de gördüğünü, hatta onlardan birini Yol’daki son eve kadar izlediğini
anlattı. O ev, Frodo’nun hanın salonunda “kaybolması”ndan sonra, hiç de
güvenilir gözükmeyen bir Güneyli ile birlikte handan sessizce ayrılan
Bill Eyrelti’nin eviydi. Bill ve Güneyli Süvariler’in casusu olmalıydılar.
Yolgezer, bu şartlar altında hobbitlerin odalarında yatmamalarını önerdi
ve geceyi birlikte geçirdiler. Aynı gece Kara Süvariler Frodo’nun Çukurçay’daki evine baskın düzenlediler. Tombiş Toluk canını zor kurtardı. Frodo’yu evde bulamayan süvariler atlarını aceleyle Bree’ye doğru sürmeye başladılar. Hobbitler sabah uyandıklarında “esas” odalarına zorla girilmiş ve herşeyin paramparça edilmiş olduğunu gördüler. Üstüne üstlük handa bağlı tüm at ve midilliler de salıverilmişti. Üç saat sonra Bill Eyrelti’den çelimsiz bir midilliyi, hem de üç katı bir fiyata, satın almak zorunda kaldılar. Taşıyabilecekleri kadar erzağı da yüklenip, Ayrıkvadi’ye doğru yola çıktılar. Önce Yol’u izlediler ve daha sonra kendilerini Fırtınabaşı Tepesi’ne götürecek olan yaban yollara yöneldiler. Bataklıklardan ve eziyetli patikalardan geçtiler. Fırtınabaşı Tepesi’ne vardıklarında Bree’den yola çıkalı bir hafta olmuştu. Tepeden geniş bir alan göz alabildiğine görülebiliyordu. Yolgezer, Frodo ve Merry’yi yanına alıp, Pippin ile Sam’i yamaçta korunaklı bir çukurda bırakarak tepeye tırmandı. Tepede sanki büyük bir ateş yakılmışçasına otlar kavrulmuştu. Bir taşın üzerinde de Gandalf’ın üç gün önce orda olduğu anlamına gelebilecek işaretler buldular ama emin değillerdi. Frodo çevreyi incelerken, beş kara noktanın dağın eteklerine yaklaşmakta olduklarını gördü. O geceyi yamaçtaki çukurun içinde geçirirlerken, Yolgezer hobbitlere Beren ile Tinuviel’in öyküsünü anlattı. Öykü bittiğinde, ay da gökyüzünde yükselmeye başlamıştı. Birden herkesin içinde bir dehşet duygusu ve tehlike hissi belirdi. Kara Süvariler çukura yaklaşıyorlardı. Frodo karşı konulmaz bir arzuyla Yüzük’ü parmağına taktı. O anda siluetleri çok net bir biçimde görmeye başladı. Beş taneydiler, kapkara cüppeleri vardı ve beyaz yüzlerinde gözleri adeta yanıyordu. Onlar da Frodo’yu görebiliyorlardı. İçlerinden bir tanesi, miğferinde taç olan, Frodo’ya doğru bir hamle yaptı. Frodo Elbereth’in adını haykırarak ona kılıcını saplarken, aynı anda sol omzunda buz gibi bir acı hissetti. Kendinden geçmeden önce Yüzük’ü çıkarıp, avucunda sıkı sıkı tuttu. 12 Nehir Geçidine Kaçış Frodo’nun yarası omzundaydı ve Yolgezer onu iyileştirmek için elinden geleni yaptı. Frodo’nun verdiği zarar ise, korkunç Kral’ın pelerinin yırtılmasından fazlasına sebep olmamıştı. Yolgezer athelas otunun da yardımıyla Frodo’nun yola devam edebilecek kadar iyi hissetmesini sağlamıştı. Fakat esas tedavi ancak Ayrıkvadi’de yapılabilirdi. Önce vahşi bir araziden, sonra da Buzlupınar Nehri’nden geçtiler. Tek umutları Son Köprü’nün tutulmamış olmasıydı, ki tutulmamıştı. Hatta Yolgezer köprüde, hayırlı bir işaret anlamına gelebilecek bir elf taşı bile buldu. Köprüyü geçip kendilerini yine vahşi topraklara vurdular. Uzun ve zahmetli geçen yolculukları Yolgezer’i hem Frodo’nun durumu, hem de azalan erzak yüzünden endişelendiriyordu. Buralar Bilbo’nun yıllar önceki meşhur macerası sırasında trollerle karşılaştığı yerlerdi. Hatta Yol’a çıkmak için bir patikadan inerken Bilbo’nun taş kesilmiş trollerine de rastladılar. Merry ve Pippin’in onları canlı zannetmeleri grubun neşesini yerine getirdi. Bir süre dinlendikten sonra, patikayı izlediler ve sonunda Yol’a çıktılar. Çıktıktan az bir zaman sonra da Ayrıkvadi’den gönderilen Elf Beyi Glorfindel’le karşılaştılar. Onunla birlikte Yol’da ilerlediler. Nehir Geçidi’ne yaklaştıklarında Kara Süvariler’in beş tanesi onlara yetişmişti. Diğer dördü de Geçit’te bekliyordu. Frodo Glorfindel’in atı üzerinde Geçit’ten geçmeyi başardı. Nehre atılan süvarileri, birdenbire coşan su önüne kattı. Kıyıda kalan diğer atlılar ise geri çekildiler. Frodo düştüğünü hissetti. İkinci Kitap 1 Nice Buluşmalar Frodo uyandığında kendini Ayrıkvadi’de buldu. Üç günden beri yatıyordu. Elrond onu tedavi etmişti ve kolu neredeyse tamamen iyileşmişti. Üstelik Gandalf da oradaydı. Frodo’ya Geçit’te ve su taşkını sırasında neler olduğunu anlattı. Akşama kadar dinlenen Frodo, Nehir Geçidi’ndeki zaferi kutlamak için verilen büyük davete katıldı. Hobbitler şölenin şeref konuklarıydılar. Frodo yemek boyunca birçok yeni yüzle karşılaştı: Elrond, güzeller güzeli kızı Arwen, Bilbo’nun yolculuğunda ona eşlik eden cücelerden Glóin –ki onunla yanyana oturduğu için uzun uzun sohbet de etti. Şölen bitiminde Ateş Salonu’na geçildi. Ve Frodo orada gecenin kendisi için en güzel sürpriziyle, ayrılışından beri Ayrıkvadi’de yaşamakta olan Bilbo ile karşılaştı! O gece Bilbo Eärendil hakkında henüz yazmış olduğu bir şarkıyı söyledi. Daha sonra Elfler’i şarkıları ve öyküleriyle başbaşa bırakarak, Frodo’yla birlikte odasına çekilip, maceralarını konuşmaya daldı. 2 Elrond’un Divanı Ertesi gün Ayrıkvadi’de büyük Divan toplandı. Toplantının amacı Sauron’un dünyayı saran karanlık gücüne karşı yapılması gerekenlere karar vermekti. Divan’da Elrond, Gandalf, Frodo, Bilbo, Glóin, oğlu Gimli, Glorfindel, Aragorn, Ayrıkvadi’den birçok Elf ile Kuzey Kuyutorman Elfleri’nin Kralı Thranduil’in oğlu Legolas, Gondor’un Vekilharcı Denethor’un oğlu Boromir gibi uzaktan gelen yabancılar da bulunuyordu. Glóin endişeyle, Balin’in bir süre önce Moria’ya gittiğini ama artık ondan haber alamadıklarını; onun yerine Bilbo ve Yüzük hakkında sorular soran Mordor habercilerinin geldiklerini anlattı. Sonra Yüzük’ün tüm geçmişi, nasıl yapıldığı, kimlerin ellerinde dolaştığı ve sonunda Bilbo’ya, ondan da Frodo’ya geçişinin hikayesi anlatıldı. Ayrıca kadim günlerde yaşanan çeşitli olaylara, kılıç bilmecesine, dünyanın içine sürüklenmekte olduğu karanlık kıyamete değinildi. Gandalf da yazortasında başına gelenleri, Ak Saruman’ın onu hapsettiğini, ulu arifin artık içini hırs bürüdüğünü anlattı. Divan’da Yüzük’ün asla kullanılmaması gerektiği ama Sauron’dan sonsuza dek uzak da tutulamayacağı konuşuldu. Çünkü Yüzük Dünya üzerinde kaldığı sürece –ister gizli, ister ırak bir yerde- çok büyük bir tehlike arzediyordu. Dolayısıyla Yüzük’ün Mordor’daki Ateş Dağı’na atılarak yok edilmesine karar verildi. Sonunda bu görevi, kendisi de söylediklerine şaşarak, Frodo kabul etti ve kararı Elrond tarafından da onaylandı. 3 Yüzük Güneye Gidiyor Hemen Divan’ın ertesinde Ayrıkvadi’den dört bir yana Düşman’ın hizmetkarları hakkında bilgi toplamak üzere ulaklar gönderildi. Haberciler iki ay sonra geri döndüklerinde ellerinde kayda değer bir bilgi yoktu. Elrond Frodo’nun yanında gitmesi için bir Yüzük Grubu oluşturdu. Grupta Frodo, Sam, Gandalf, Yolgezer, Legolas, Gimli, Boromir, Merry ve Pippin olacaktı. Elendil’in Kılıcı elf demirciler tarafından yeniden dövüldü. Bilbo da yola çıkmadan önce kendi kılıcı Sting’i ve cüce işi mithril zırhını Frodo’ya verdi. Grup Aralık ayının sonuna doğru güneye doğru yola çıktı ve genellikle geceleri ilerleyerek Dumanlı Dağlar’ın batısından yol aldı. Başlarının üzerinde birçok kuş uçuyordu ve bunların Düşman’ın casusları olabileceği konusunda endişeleri vardı. Grup Caradhras’taki Kızılboynuz Geçidi’nden Dumanlı Dağlar’ı geçmeye çalıştı, fakat görünen o ki dağ onlardan nefret etmişti ve geçit vermemek için fırtınalar çıkartmış, her taraflarını karla kapatmıştı. 4 Karanlıkta Yolculuk Grup için, dağların öteki tarafına geçebilecekleri en kısa yol, eskiden cücelerin mekânı olan Moria (cüce dilinde Kahazad-dum) Madenleri idi. Fakat oralar şimdi terk edilmişti ve artık korkunç bir yer olarak bilinmekteydi. Kararsız kalan Grup o gece, Sauron’un kurtları Varglar’ın saldırısına uğrayınca tek yolun Moria olduğu konusunda fikir birliğine vardılar. Çünkü ilk saldırıyı geri püskürtmeyi başarmışlardı ama sonraki geceler ne olacağını bilemezlerdi. Ertesi günün sonunda Moria Kapısı’na vardılar ve uzun uğraşlardan sonra Gandalf kapıyı açacak parolayı buldu: Mellon. Tam içeri gireceklerken, Kapılar’ın önündeki uğursuz görünüşlü gölden bilemedikleri bir yaratık, yılan gibi yıvışık kolunu uzatıp, Frodo’yu suya çekmeye çalıştı. Sam güçlükle efendisini kurtardı ve Grup aceleyle içeriye kaçtı. Moria’nın kapıları sadece dışarı doğru açılabiliyordu. Grup’un artık tek seçeneği çıkış kapısını bulmaktı. İki gün boyunca zifiri karanlık maden tünellerinde yürüdüler. Frodo’nun görünmeyen şeyler konusunda duyuları daha bir keskinleşmişti ve yürüyüşleri boyunca, sık sık uzaktan onları takip eden birşeyin ayak seslerini duyduğunu hissediyordu. Üçüncü günün sabahında, epeyce bir yol gittikten sonra eskiden muhafız odası olarak kullanıldığını sandıkları bir alana vardılar. Orası hava bacalarına yakın olduğu için sabah içerisi, gün ışığıyla az da olsa aydınlandı. Işığı izleyerek etrafı biraz araştırınca, bir oda buldular. Burası Balin’in mezar odasıydı. 5 Khazad-dûm Köprüsü Grup Balin’in mezar odasında tarihi kayıtların tutulduğu bir defter bulmuştu. Gandalf bir süre kayıtları inceledi ve Balin’le arkadaşlarının hüzünlü maceralarının yanı sıra, mezar odasının Moria içindeki konumunu da öğrendi. Böylece dışarı çıkış yolunu bulmak daha kolay olacaktı. Tekrar ilerlemeye hazırlandıklarında Trollerle desteklenmiş çok büyük sayıda Ork ve Kara Uruk’un saldırısına uğradılar. Kendilerini bir süre kahramanca savundular ve saldırının bir anlık durmasından yararlanarak, odanın diğer kapısına yöneldiler. Tam çıkacakları sırada Orklar’ın dev lideri odaya daldı ve Frodo’yu mızrağıyla yaraladı. Ork reisini öldürdükten sonra Grup doğu kapısından çıktı. Gandalf birtakım büyüler kullanarak kapıyı kilitli tutmaya çalışırken, çok güçlü olduğunu düşündüğü bir başka yaratığın karşı büyüsüyle karşılaştı ve ikisinin güçlerinin etkisiyle tüm oda çöktü. Geçişi kapatan bu olay sayesinde Grup bir süre rahatladı ve Kapılar’ın bulunduğu kata kadar inmeye başladı. O bölüme Orklar ateşten bir tuzak kurmuşlardı ama Grup onların planladığı gibi ana yoldan gelmeyince, tuzağı atlatmış oldu. İzledikleri yol onları, cücelerin savunma amacıyla yapmış oldukları, altında derin bir uçurum olan dar bir köprüye, Khazad-dûm Köprüsü’ne ulaştırdı. Grup köprüden geçmeye hazırlanırken, Troller de kendi yaptıkları ateşten yarığın üstüne taş bloklar yerleştirerek arkalarından gelmekteydi. Daha Grup köprüyü geçemeden, dev bir insana benzeyen, elinde bir kılıç ve bir kamçı taşıyan gölgeler içinde korkunç bir yaratık, bir Balrog belirdi. Gandalf onunla köprünün üzerinde dövüşmeye başladı ve sonunda asasını vurarak köprüyü yıktı. Balrog aşağıya düşerken, kamçısını Gandalf’ın bacağına dolayıp, onu da kendisiyle birlikte uçuruma çekti. Grubun diğer üyeleri koşarak Moria’dan dışarıya çıktılar. 6 Lothlórien Moria’dan çıktıklarında herkes keder içindeydi. Ayrılmadan önce, Gimli ve Frodo Aynalıgöl’e bakmaya gittiler. Moria Kapıları’ndan biraz uzaklaştıktan sonra Aragorn, Sam ve Frodo’nun yaralarını sardı. Grup ilerlemeye devam etti ve Lórien ormanına girerek, Nimrodel Nehri’nden geçti. Kendilerine geceyi geçirecek bir yer ararlarken, Lothlórien Elfleri’nden üç muhafız onların ağaç platformlarda uyumalarına izin verdi. Ağaçlarda uyumaları iyi oldu çünkü o gece Orklar ormanda dolaştılar ve Gollum da etrafta göründü. Elrond’un Grup’la ilgili mesajı Lórien’e ulaşmış olduğu için onların Lórien’den, üstelik Gimli de yanlarında olduğu halde ama gözleri bağlı olarak ve iki muhafız eşliğinde, geçmelerine izin verildi. Tüm bir gün yürüdüler. Ertesi gün karşılaştıkları Elfler ise Galadhrim’in Efendisi ve Hanımı’ndan gözleri açık ilerleyebileceklerine ilişkin bir mesaj getirdiler. Lórien eskiden olduğu gibi birçok kadim ve masalsı şeyin yaşandığı çok tuhaf ama çok da güzel bir yerdi. Amroth’un yüksek evinin inşa edilmiş olduğu, yaz kış çiçeklerin açtığı çimenlik Cerin Amroth’a ulaştıklarında, Frodo ağaç platforma çıkıp çevreyi gözledi. Aragorn ise, orada yaşanmış başka bir zamanın hayalini görmekteydi. 7 Galadriel’in Aynası Grup Galadhrim Şehri’ne vardı. Orada Efendi Celeborn ve Galadriel Hanım ile tanıştılar. Onlara yolculuklarını ve Moria’da Gandalf’ın başına gelenleri anlattılar. Sonra bir süre Lórien’de kaldılar. Bir akşam Galadriel, Frodo ve Sam’i gizli bir bahçeye götürdü. Gümüş bir tası bir kaynaktan akan suyla doldurarak sihirli bir Ayna yaptı. Onlara da eğer dilerlerse aynaya bakabileceklerini söyledi. Fakat onları orada geçmişe, bugüne ya da geleceğe ilişkin şeyler görebilecekleri ama aynada gördüklerine dayanarak bir karar almalarının doğru olmayacağı konusunda uyardı. Sam bir “elf sihiri” görecek olmanın heyecanıyla suya eğildi. Önce Frodo’yu gördü, sonra da Shire’da birtakım tatsız şeyler olduğunu, bütün ağaçların kesildiğini ve babalığın evinin yıkıldığını. Çok endişlenmişti ama görev bitene kadar efendisinin yanında kalmaya kararlıydı. Sonra Frodo da Ayna’ya baktı. Gandalf’ı –ya da ona benzettiği bir kişiyi- uzun beyaz bir cüppe içinde, Bilbo’yu odasında dolaşırken, Deniz’i, Batı’dan gelen gemileri ve Sauron’un Gözü’nü gördü. Frodo Galadriel’in parmağında Üç Yüzük’ten biri olan Nenya’yı farketti ve ona Tek Yüzük’ü vermeyi teklif etti. Fakat Galadriel, iradesinin de gücüyle, bu teklifi reddetti. 8 Lórien’e Veda Yüzük Kardeşleri artık Lórien’den ayrılıyor; ama henüz ne yöne gideceklerini bilemiyorlardı. Elfler onlara Ulu Nehir’deki yolculuklarını kolaylaştıracak üç tane hafif kayık verdiler. Ayrıca her birine birer Elf pelerini ve broşu, Elf ipleri ve lembas denilen, az miktarda yense bile kişiyi bütün gün tok ve güçlü tutan bir tür Elf ekmeği verdiler. Grup nehirde kayıklarla talim yaparken, kuğu biçiminde bir teknenin kendilerine yaklaştığını gördüler. Celeborn ve Galadriel veda etmeye gelmişlerdi. Karaya çıkıp, hep birlikte şölen sofrasına oturdular. Ayrılacakları zaman Galadriel her Grup üyesine bir armağan sundu: Aragorn’a kılıcı Anduril için bir kın ve yeşil Elftaşlı gümüş bir broş, Boromir’e altından bir kemer, Merry ve Pippin’e altın tokalı gümüş birer kemer, Legolas’a elf saçıyla gerilmiş bir yay ve bir sadak ok, Sam’e bir kutu Lórien toprağı, Frodo’ya, karanlıkta kaldığında yolunu aydınlatacak, içinde Eärendil’in yıldızının ışığını taşıyan billur kristalden bir şişe hediye etti. Gimli’ye bir armağan seçmemişti ama ne istediğini sorunca cüce, Galadriel’in tek bir tel saçını, Dağ ile Orman arasındaki iyi niyetin bir göstergesi olarak ilerde torunlarına aktarmak üzere rica etti. Sonunda Grup Lórien’den ayrılıp, Anduin (Ulu Nehir) boyunca yoluna devam etti. Bu masalsı diyardan ayrılmak hepsine çok zor gelmişti. 9 Ulu Nehir Grup Elf kayıklarıyla birkaç gün boyunca Ulu Nehir’de güneye doğru ilerledi. Gollum da bir ağaç kütüğünün üstünde onların peşinden geliyordu. Bu hem Gollum’un güvenilmez ve hain bir yaratık olması nedeniyle, hem de etrafta gezmesi kuvvetle muhtemel her tür düşmanın dikkatini çekeceği için çok tehlikeliydi. Yükseklerde bir kartalın uçtuğuna dikkat eden Grup, farkedilmemek için geceleri hareket etmeye karar verdi. Yolculuklarının sekizinci gecesi ilerlerken Sarn Gebir’e çok yaklaştılar ve akıntıya kapılıp, şelaleye sürüklenmemek için kayıklarını döndürmeye çalışırlarken doğu kıyısı tarafından Orklar’ın saldırısına uğradılar. Başlarının üstünde uçan kara şekli Legolas okuyla vurup düşürdü ve bu düşmanları durdurdu. Grup batı kıyısında küçük sığ bir koyda mola verdi. Sam’in yaptığı hesaba göre, Lórien’de bir ay geçirmiş olduklarını hayretle farkettiler. Bir yol bulmak için Aragorn ve Legolas kıyı boyunca ilerlediler ve İvinti Yeri’nin başlangıcında eski bir keçiyolunu keşfettiler. Kayık ve yüklerini bu nakliyat yoluna taşıyıp, ertesi sabah tekrar nehirde gitmeye başladılar. Bir süre sonra, Kralların Sütunları Argonath’ın arasından geçtiler. Bunlar çok uzun zaman önce Númenóreanlar tarafından yapılan Isildur ve Anárion’un dev heykelleriydiler. Rauros şelalelerine geldiklerinde, karar vermeleri gerekiyordu: ya doğuya Mordor’a gidecekler, ya da güneye Minas Tirith’e yöneleceklerdi. 10 Kardeşlik Dağılıyor Grup geceyi Nehir’in batı kıyısında, Tol Brandir’in gölgesi altındaki Parth Galen çimenliğinde geçirdi. Frodo’nun kılıcı Sting cılız bir ışıkla da olsa parıldamaktaydı. Ertesi gün, yolculuklarının geri kalan kısmı konusunda bir karara varacaklardı. Seçim Frodo’nundu, çünkü Yüzük Taşıyıcısı’nın yönünü ancak Yüzük Taşıyıcısı’nın kendisi tayin edebilirdi. Frodo yalnız başına kalırsa daha rahat karara varabileceğini söyleyerek, bir saat düşünme süresi istedi. Sonra da Amon Hen’e doğru tırmanmaya başladı. Bu arada Boromir de Grup’un yanından uzaklaşmıştı. Frodo’yu dağın tepesinde buldu ve onunla konuşmaya başladı. Yüzük’ü atmamasını, Minas Tirith’in kurtuluşu için ona vermesini isteyerek, zorla almaya çalıştığı sırada Frodo Yüzük’ü parmağına geçirip, Amon Hen’in zirvesine çıktı. Orada etrafa baktı ve Göz’ün kendisini aradığını hissetti. Yüzük’ü parmağından çıkardı. Artık yapması gerekene karar vermişti. Aslı “Silverberry” – Aralık 2001 |