Başımız Dönmeden...
Tarih: Temmuz 24, 2009 - 11:44:45
Konu: Editörün Seçimi / Özel Yazılar


Nerdeyse 6 yıl önce, Yüzüklerin Efendisi ve Tolkien üzerine tartışmaların en yoğun olduğu bir dönemde, bu sitedeki diğer yazılarıma da paralel olmak üzere, sürekli aynı tartışmaları yaptığımıza atıfta bulunarak, sırasıyla "Yine Başa Döndük I (Aragorn ve Mükemmellik)" ve "Yine Başa Döndük II (Tesadüfler!)" başlıklı iki yazı yazdım.

http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=1382

http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=1411

...



Bu yazıların ertesinde, ne yazık ki tartışmaların kişisel olmasının da neticesinde "... bahsettiklerim(iz) .." ve "İlerliyoruz... İlk Adım" başlıklı iki yazı daha yazdım.

http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=1426

http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=1464

...

Bu yazılarımdan yaklaşık 4.5 yıl sonra, konu ile alakalı olarak sevgili issemerkuth, "Yine Başa Döndük II Üzerine...." başlıklı bir yazı yazmış.

http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=2074

ve konu ile ilgili tartışma sevgili iarwain'ın "Başa ne kadar döndük?" ve prince-imrahil'in "Başa Döndük III" yazıları ile devam etmiş.

http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=2077

http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=2084

...

Bu süreçte tartışmaya renk katacağını düşündüğüm bazı görüşleri buraya eklemeyi uygun görüyorum.

asergot - kişisel bakış açısı

http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=2062

mahar - Yüzüklerin Efendisi yani Fantastik Edebiyat Türkiyede Nasıl Algılanıyor?

http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=2066

anonim - Alegorik tuhaflaşmalar

http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=2080

Arelessar - Orta Dünya'da doğup 21.yüzyılda yaşamak

http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=2097

...

"Yüzüklerin Efendisi ve Orta Dünya" benim 90'lı yılların sonralarından itibaren düşünme, araştırma ve tartışma konusu haline geldi. Özellikle ilgi duyduğum tarihsel olayların da etkisi ile Orta Dünya, tarih, coğrafya, beşeri ve fen bilimleri arasında pek çok köprüler kurdum, yıktım, yeniden kurdum.

2001-2005 döneminde, Yüzüklerin Efendisi'nin görsel bir şölen olarak tüm dünyanın tüketimine sunuldu, bu sitenin değerli arşivinde görülebileceği gibi pek çok konuda filme ya da kitaba atıfta bulunarak fikir beyan edildi. Tartışmalar sürüp gitti. Bu tartışmaların en önemlilerinden biri de "alegori" üzerinedir.

Ben kitabı filmi izlemeden önce okumuş şanslı azınlıktayım. Kuşkusuz bugün böyle bir durum ender yaşanabilir. Bu nedenle tartışmalarımı salt kitap üzerinden sürdürebildim ve görsel aldatmacalara kapılmadım. Bu benim Yüzüklerin Efendisi'ne görsellikten uzak, daha rafine yaklaşmamı sağlamıştır. Ancak; Orta Dünya hala kadim zamana ait bir kavram olsa da, ben ve benim bedenim modern zamanlarda modern hayatta değişiğ gelişiyoruz. Bu nedenle neredeyse 6 yıl önce yazdığım yazıları biraz gülümseyerek, biraz kızarak, biraz gözyaşı dökerek okudum.

"Başa dönme" tartışmasındaki yazılarımda belirttiğim görüşlerimi bugün hala savunuyorum. Kafamda canlanan benzerlikler, paralellikler, düşünceler bugün çok silik de olsa duruyorlar ve yazılarımı her okuyuşumda canlanmağa hazırlar. Bu noktada beni referans gösteren "Yine Başa Döndük II Üzerine....", "Başa ne kadar döndük?" ve "Başa Döndük III" yazıları da yazarların görüşlerini içerdiğinden bir müdahelede bulunmayacağım. Zaten bu yazıyı yazmamdaki amaç, konunun kadim başlatıcısı olarak bir son verme istediğidir.

Bugün geldiğimiz noktada tartışmalar "Tolkien'in alegorik yaklaşıp yaklaşmadığı" ekseninden kayıp bütün post-modernizmin en temel dayanağı olduğu üzere, günümüz modern dünyasının bizi tatmin etmekten çok uzak oluşu neticesinde "olmayanın kutsallığı" eksenine oturmuştur. Fantastik bilim-kurgu, tam da bu noktada özellikle şehir gençliğini önemli olçüde etkilemiş ve sık rastlanan yetişkin-genç tartışmalarına da bir boyut kazandırmıştır. "Orta Dünya'da doğup 21.yüzyılda yaşamak" başlıklı yazı, elbette arada bir kurduğumuz hayallerden azade, bir bakış açısının hüzünlü bir temsili gibi geliyor bana.

Herkes kendi hayatıyla ilgili kararları vermekte özgür olsa da, bugünün Türkiye'sinde yaşanan yapay çalkantıları da göz önüne alarak "Yüzüklerin Efendisi" eserinin bizden çok da uzakta olmayan bir serüven olduğunu görüyoruz. Özellikle filmin etkisiyle insanlarda var-olan doğu-batı gelgiti iyice çalkalanmış, Türkiye gibi kendini batı'ya ait hissetme telaşlarında debelenen bir ülkede, olmayana ergi tutkusu azdırılmış oluyor. Böylece "Alegorik tuhaflaşmalar" başlıklı yazıda da göreceğimiz üzere konu emperyalizm'in bambaşka bir ikonu olarak görülebiliyor, ya da tamtersi şehir tanzimatçılığımız kaşıyarak Avrupa ya da Amerika gibi olma rüyasını Gondor-Shire rüyasına çevirebiliyor.

Benim 6 yıl önce yaptığım temel yanlış, Yüzüklerin Efendisi'ni edebi bir eser olarak görmektense, ona bambaşka anlamlar yükleyerek hayatımın önemli bir parçası haline getirmemdi. Bu yanlışa hala sahip çıkıyorum; çünkü yaptığım bu yanlış hayatımın sonraki döneminde bana önemli deneyimler kazandırdı; ama bu site'yi ve yüzüklerin efendisi ile ilgili pek çok kavram'ı geçmişte bıraktım.

Bir arkadaşımın sayfaları karıştırırken bana rastgelmesi ve beni uyarması neticesinde bu yazıları izleyip, son bir kez bu konu ile ilgili bir yazı yazma ihtiyacı hissettim. Bugün bakınca Tolkien'in alegori yapmadığını, ancak postmodernizmi başarıyla kullandığını görüyorum. Bu bizim gibi postmodernizm ile yeni tanışan Türk okuyucusu için pek tabi bir karışıklık nedeni olabilir. Bunun yanında Tolkien'in alegori yaptığını düşünenlerin de çürütülememiş önemli tezler var. İşte bu noktada yazarın ne anlattığı ya da anlatmaya çalıştığı-çalışmadığı değil, bizim ne aldığımız ya da almak istediğimiz-istemediğimiz öne çıkıyor. Her görüş kendi sahibi bağlıyor.





Bu yazının bulunduğu yer: Yuzuklerin Efendisi / Turkiye LOTR / Turkey
http://www.yuzuklerinefendisi.com

Bu yazıyı bulabileceğiniz URL adresi:
http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=2114