Kayıp yıldızın ışığı
Tarih: Ekim 24, 2022 - 17:49:25
Konu: Hikayeler


Sitemizin kadim üyelerinden Esra İlter Demirbilek (instagram sayfası @esrailterdemirbilek_kitaplar) Namı değer Aldueren'in, yıllar önce başladığı "Kayıp Yıldızın Işığı" serisi, nihayet hakkettiği değere kavuşarak "Mavi Nefes Yayınevi tarafından baısılıyor. Bu sevinçli haberi, hikayenin ilk taslağının, ilk bölümünden kısa bir parçayı yayınlayarak kutlamak istedik.

Öncelikle, yazarın kendi kaleminden hikayenin ortaya çıkışını öğreniyor, ardından sihirli dünyasına dalıyoruz.

Önsöz

"Alduéren'in hikayesi Daha doğrusu hikayenin başı. Her şey Loreena ile başladı.

Lorenna Mckenniti bilirsiniz. Kayıp Keltleri arayan kadın.. Kaybolmuş kültürlerin izlerini süren..

Her bir şarkısı aklımda, birden bire ummadığım bir anda beliriveren, parça parça, bir kadının hatıralarına ait görüntüleri getirdi gözümün önüne.. Şarkılar birleştikçe, hatıralar da birleşti..Bir puzzle gibi.. Kim olduğunu bilmediğim bir kadına, nerede ve ne zaman yaşadığını bilmediğim bir kadına ait hatıralar Derken puzzle tamamlandı.. Ve bir kadının tüm yaşam öyküsü çıktı beynimde..

Ben de tuttum, onu yazdım elflerin hikayeleri üzerine Bilmiyorum, mutlaka etkilenmişimdir çevremdekilerden.. Eğer çakışan olaylar varsa bilinçli olarak yaptığımdan değil, etkilendiğimdendir.

Devamını ne zaman kaleme alabilirim bilmem. Hatalarıyla sevaplarıyla umarım beğenirsiniz



Alduéren

Karanlık gece içinde delicesine yağan yağmurun altında hızla koşan atın üzerindeki genç kadın kucağında tuttuğu iki küçük bebeği sımsıkı göğsüne yastırmış nefes nefese ormanın derinliklerinde yol almaktaydı. Kara yağmur bulutları yıldızların ışığını örtmüş, etrafta siyahtan da öte, boşluğu andıran bir karanlık vardı. Üzerindeki kıyafetlerden ve atın koşum takımından soylu bir elf ailesinden geldiği anlaşılıyordu. Genç kadın bir taraftan korkmuş ve nereye gittiğini bilmeyen atını kontrol etmeye çalışıyor, bir taraftan da kucağındaki bebeklerini yağmurdan korumak için iyice kendine doğru yaslıyor, “Elentary..elentary” diye mırıldanıyordu. Bir ışık, bir umut aradı, yıldızları aradı gözleri. Bu şekilde ölçemediği kadar uzun bir sure atın üzerinde yol almış, peşindeki kara atlı şövalyeleri bir nebze olsun geride bırakmıştı. Ama biliyordu ki bu şekilde daha uzun sure yol alamazdı. İkiz bebeklerini biran önce emniyete alması gerekiyordu. Artık yağmurdan ve terden sırılsıklam olmuş, çamurlar içindeki bedeninin onun için bir önemi yoktu. Yeterince uzun yaşadığını düşündü ama bebekleri henüz çok küçüktü ve onlar yaşamalıydı. Tüm bunları düşünürken uzakta bir evin cılız ışığını gördü. Yakınlaştı. Ormanda yaşayan bir oduncu ailesine ait olduğunu sandığı evin etrafında bir tur attı, uzunca bir sure düşündü..ama başka seçeneğinin olmadığını anladı. Durdu, atından indi. Elindeki bebeklerden birisi cılız bir sesle ağlamaya başladı. Bebekler o kadar çok ağlamışlardı ki sesleri kısılmıştı. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun gürültüsü miniğin dudaklarından çıkan cılız ağlamayı bastırıyordu. Genç kadın eğildi. Kundağı kenarında “A” harfi işlemeli minik kızını kapının önüne bıraktı. Ne yapacağını çok iyi biliyordu. Bunun sonuçlarının çok da acı verebileceğini de. Annesinin ona öğrettiği çok eski bir büyü aklını kemirmekteydi. Kendini çok çaresiz hissetti, başka bir seçeneği olmadığını biliyordu. Ağlamak istedi ama bunun için bile fazla vakti yoktu. Bebeğinin yanında diz çöktü. Yağmurdan ve göz yaşından sırılsıklam olmuş kuzguni siyah saçlarını elileriyle elflere özgü zarif kulaklarının arkasına attı, derin bir nefes aldı. Kucağından çıkarttığı minik şişeciği göz hizasına getirdi, kapağını açtı. Herşeyi göze almıştı. Ne olursa olsun kızı yaşayacaktı. Eski dile ait bir takım sözler mırıldandı. Dudakları titriyordu. “ Yaşayacaksın kızım. Eru bizleri nasıl yarattı ve koruduysa onun nurlu kalkanı senin de üzerinde olacak ve seni de koruyacak. Kötülüklerden saklanacaksın kızım. Bu tılsım, kim olduğunu bilene kadar üzerindeki bir perde gibi seni gizleyecek bu Dünyadan. Son kalan elf kralının kızı, hiçbir dilde anlatılamayacak kelimelere sığmayacak bir vahşetin saldırısıyla yıkılan krallığın varisi, ömrüne kendi ömrümü de kattım.” Şişecikten yayılan zayıf ışık minik bebeğin vücudunu kapladı, sonra söndü. Ağlayan genç kadın göz yaşlarını silerek hızla ayağa kalktı, atına atladı. Yavaş davranırsa tereddütte kalacağını ve canından çok sevdiği bebeğini bırakamayacağını biliyordu. Diğer eliyle oğlunu kavradı. Onun için de bir başka güvenli yer ayaracaktı Eğer ikisini bir arada bulmamalılar, eğer birisi bulursa kim olduklarını anlamamalılardı. O yüzden ayrı ayrı yerlere bırakmaya karar vermişti. Atına atladığı gibi karanlık ormandaki sonu yokmuş gibi görünen yoluna devam etti.





Bu yazının bulunduğu yer: Yuzuklerin Efendisi / Turkiye LOTR / Turkey
http://www.yuzuklerinefendisi.com

Bu yazıyı bulabileceğiniz URL adresi:
http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=2142